39. Çürük yumurta kokusu

2.5K 202 217
                                    

Bir gün içinde çok fazla şey öğrendiğimden olsa gerek, beynim düşünmeyi hiç bırakmıyordu. Beyaz koltukta iyice yayılmış, sıramın gelmesini bekliyordum ve aklımdaki onlarca dağınık parçayı bir araya toplamakta oldukça sıkıntı çekiyordum. Bir yerden başlayınca geri kalanı çorap söküğü gibi gelecekti, biliyordum ama bir yerden başlayamıyordum işte.

Gözlerimi, boş boş izlediğim büyük ekran televizyondan ayırıp çevreme kısa bir bakış attım. Hemen yanımda, annesi yaklaşık yarım saat önce muayehaneye girmiş, maksimum on yaşında bir çocuk vardı. Elindeki saçma salak telefondan izlediği animenin sesi öyle yüksekti ki Japoncayı tamamen öğrenmeye bir adım uzaklıktaydım.

Annemse ortalarda yoktu. Burada buluşmamızı söylemiştim ama belki de gelmeyecekti; açıkçası gelmeseydi anlardım. Benim gibi bir çocuğa sahip olmayı ben de kesinlikle istemezdim. Herkes gibi o da benden bıknış olmalıydı.

Chanyeol'ün söylediği her şey, zihnimde ayrı yerlerde patlayan bombalar etkisi yaratmıştı. Sabah kalktığında o bedeni bulmasından bana aşık olduğunu söylemesine kadar her ama her kelimesi benim için bambaşka şoklar oluşturmuştu ve tabii yeni sorulara sebep olmuşlardı.

Örneğin ne kadar sarhoş olursanız olun, birini öldürdükten sonra hatırlamamanız mümkün müydü?

Veya benim gibi birine aşık olmak, dünya üzerindeki herhangi biri için söz konusu dahilinde olabilir miydi?

Ben ona karşı ne hissediyordum? Anlattıklarından sonra hislerim değişmiş miydi?

Elimle yüzümü sıvazlayıp iç çektim çünkü hiçbir sorumun cevabı içimde değildi ve en kısa sürede bulmasaydım da kesinlikle delirecektim.

"Sikeyim," diye homurdandım çünkü inanın bana, tam da küfür edilecek bir durumun ortasındaydım.

"Kötü sözler etmemelisin, amca. Annem o kelimenin çok ayıp olduğunu söyledi." Yanımda konuşan küçük velede döndüm. Gözlerini ekrandan ayırmamıştı. Simsiyah, neredeyse gözlerini kapatan uzun saçları vardı ve sakız çiğniyordu.

"'Amca'?" diye sordum kaşlarımı çatarak. "Ben daha yirmi bir yaşındayım küçük velet, kime 'amca' diyorsun sen?"

Omuz silkti. "Annem buraya gelen herkesin yaşlı olduğunu söylemişti." Kaşlarımı çattım. "Dıştan değilse bile içten yaşlılarmış. Sen de onlardan biri gibi gözüküyordun." Sonunda kafasını kaldırıp bana baktığında birbirimizi inceledik. Belki de haklıydı. Yaşadığım onca şey beni yaşlandırmış olmalıydı ve on yaşındaki çocuğun teki bile bunu fark etmişse bir sıkıntı var demekti.

"Ne izliyorsun?" diye sordum, telefonunu işaret ederek.

Bana bakıp şaşkınlıkla gözlerini açtı. "Ne yani, Death Note'u bilmiyor musun? Sen gerçekten de yaşlısın sanırım amca."

Tam o esnada "Raito!" diye bağırdı telefon ekranındaki gözlüklü, yaşlı biri.

Bu adın bana hiç de yabancı olmadığını hatırlayarak bir anda istemsizce, "Adı Raito mu?" diye sordum.

Çocuk kafa salladı. "Aslında Light ama Japonlar L'leri pek söyleyemiyorlar, bu yüzden 'Raito' olarak telaffuz ediyorlar." Tenim bir anda bembeyaz olurken konuşmaya devam etti. "Birinin adını yazdığında onu öldüren bir defterle ilgili ama çok değişik çünkü ana karakter bir dahi ama onun peşindeki adam da dahi ve ikisi aslında beraber çalışıyorlar..."

O konuşmaya devam ediyordu ama ben kesinlikle duymuyordum. Chanyeol'ün söyledikleri yankılanıyordu kulaklarımda. "Sanki o gibiydi," demişti. "Sanki onun yeryüzüne geri inmiş hâli gibiydi..."

Moth - ChanBaek ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin