36. Dudakların, dudaklarım ve önümüzdeki koca kıyamet

2.8K 217 225
                                    

Hiç elinizi ayağınızı nereye koyacağınızı bilemediğiniz anlar yaşadığınız oldu mu? Bilirsiniz, vücudunuz tepki vermeye hazır bir şekilde bekler ama beyniniz ne yapacağını bilemediği için bir aptaldan farksız hâllerde kalakalırsınız. Sanırım bazıları bunu 'far gören tavşan' olarak da adlandırıyor.

Chanyeol'ü aniden görmem, beni tavşan; onu da far değil de güneş falan yapmıştı anlaşılan çünkü önce savsak bir adım atmış, sonra gerilemiş; ardından kollarımı boşa savurmuş ve ağzımdan anlamsız tek bir kelime dökmüştüm. Öyle ki, okuldan rastgele bir tanıdığım olan, adını dahi bilmediğim veledin tekinin, Sehuna, "Gelmeden önce bir şeyler mi içirdin buna?" diye sormasına yol açmıştım. Sehun gülüp olumsuz cevap vermişti ama kendinden tam anlamıyla emin değildi çünkü onun bana hiçbir şey vermediği doğru olsa dahi sarhoş olmadığıma inanamadığı açıktı. Bir süre göz hapsinde tutuldum ve aynı süre içerisinde ben de birini göz hapsinde tuttum ki o kişinin kim olduğunu benden iyi biliyorsunuz.

Ona baktığım, hızla akan on beş kızıl dakika boyunca iki bardak şampanya içtim ve bu aslında fazla bir miktar değildi; sadece hiç içki içmeyenler için belirteyim: Bira dahi içseniz, alkol vücudunuza hızlı girmişse şayet, sizi çakır keyif yapması kaçınılmazdı. Bu yüzden Sehun elime aldığım üçüncü şampanyamı parmaklarımın arasından nazikçe çekip, "Biraz sonra devam edersin," dediğinde itiraz etmemiştim.

Sehun ve adını hatırlamadığım arkadaşlarım benimle konuşmaya çalıştıkça onlara kısa cevaplar veriyor ve Chanyeol'ü gözümün ucuyla izlemeye devam ediyordum. Onda, beni her daim çeken bir şeyler olmuştu ama tam o an, siyah takımının içindeyken ve etrafa o kendinden emin bakışlarını atıp içlerinde kaybolduğum gözlerini zaman zaman benimkilerle buluşturuyorken normalden daha büyülü bir şeyler vardı. Sürekli içimdeki Baekhyun'u uyarmak zorunda kalıyor, ondan uzak durmamı istediğini kendime hatırlatıyordum.

Gayet açık bir şekilde, tam da gözlerimin içine bakarak, "Artık görüşmeyelim," demişti ve ben, sözlerinin canımı neden bu derece yaktığını anlamak adına bir ayımı harcamıştım. Cevabı bildiğimi söylemek bir yalan olurdu, bilmemekse daha da büyük bir muammaydı. Sonuç olarak bir dilemmanın ortasına oturmuş, düşüncelerimin, hangi kapının anahtarı olduğunu anlamaya çalışıyordum. Üstelik şu ana kadar oldukça da başarısızdım bu konuda.

Chanyeol'ün bakışlarını bir kez daha üzerimde hissedince, 'Tamam,' dedim kendi kendime. Neler olduğunu tek başıma anlayamayacağım gayet netti; bu yüzden biraz yardım almam kimseye zarar vermezdi, değil mi? 'Tamam. Yanına gideceğim, kısa birkaç soru soracağım ve geri döneceğim. Bu kadar basit.' Üzerimde durma sıklığı ve süresi gittikçe artan bakışları da cesaretimi körüklemekten başka işe yaramıyordu tabii.

Sehun'un dikkati üzerimden ayrılalı çok olmuştu, bu yüzden ben de bu fırsatı kaçırmak istemedim. Chanyeol hâlâ bana bakıyor ve inatla bakışlarını kaçırmıyordu; tıpkı benim gibi. Derin bir nefes alarak ona doğru yürümeye başladım.

Aramızdaki tek mesafe, kısa adımlarla kapatılabilecek bej rengi parkelerden oluşmuyordu. Ona göre 'yanlış' olarak değerlendirilebilecek her şeyi yapmıştım. Yalan söylemiştim, yarı yolda bırakmıştım, tanıştığımız bir ayı geçen süre boyunca onu sürekli bir şeyler yapmaya zorlamıştım ve benden dilediği tek isteğini yok saymıştım. Zar zor yıktığım bütün surları, kendi ellerimle geri dikmiştim.

Tanrım, bunları fark etmem için gerçekten de kafamın güzel olması mı gerekiyordu?

Ona yaklaştıkça gözüm büyük resmi de görmeye başladı. Yanındaki, sohbet hâlinde olduğu minik grubu ve koluna giren kızı da fark ettim tabii ki çünkü zaten onu görmemek neredeyse imkansızdı. Koyu kahve, küt saçları, kocaman gözleri, kısa eteği ve kusursuz fiziğiyle harika görünüyordu. Normalde özgüvenim oldukça yüksektir ama eğer egom o an bir balon olsaydı, odanın içerisinde hava kaybederek uçarken çıkarttığı sesleri duyabilirdiniz.

Moth - ChanBaek ✔Место, где живут истории. Откройте их для себя