24. Bir nefes vardı aramızda.

2.8K 186 49
                                    

Tuhaftı, birini öldürdüğünü düşündüğünüz ama bir türlü o büyülü etkisi altından kurtulamadığınız insanla yatmak yani. Gece, ben fark etmeden vücudum çok stres yapmış olmalıydı ki birkaç saatte bir uyanıp onu kontrol etme ihtiyacı hissetmiştim. Hem ateşine bakmıştım hem de beni öldürme planları yapıp yapmadığına. İkisinin sonucunun da benim adıma hayırlı olduğun söyleyebilirdim; ateşi yavaş bir şekilde düşüyordu ve sabah gözlerimi açıp günün ilk ışıkları tarafından karşılandığıma göre de ölmemiş olmalıydım. Aslında bu biraz üzücüydü çünkü beni öldürmeye kalksa pek de itiraz edeceğimi sanmıyordum.

Oluşturduğu bütün olumsuz izlenimin aksine, uyurken bir melekten farksızdı. Hafif nefes alış verişleri göğsünün deniz misali kalkıp inmesini sağlıyordu, yüzündeki huzurlu ifade güzel rüyalar gördüğünü kanıtlar nitelikteydi, göz kalemiyle çizilmiş gibi duran iri, kusursuz gözleri tıpkı açıkken olduğu gibi kapalıyken de bir sanat eserinden farksızdı, hafif aralık dudaklarıysa tüm varlığımı içlerine çekmek üzerelerdi; en iyisiyse bana dönük uyuduğu için her bir detayını kolaylıkla inceleyebiliyordum.

Yutkundum. Onu uyandırmaktan gerçekten ödüm patlasa dahi dilimi çağıran dudaklarını görmezden gelmek de olanaksızdı. Islatmalıydım onları, kendimin yapmalıydım ve onu uykusundan bile zevkten kıvrandırmalıydım; yoksa biliyordum ki hayatım boyunca pişmanlığını çekerdim.

Yatakta, ona doğru biraz daha yaklaşıp yüzüyle yüzümü aynı hizaya getirdim ve gözlerimin dudaklarına kaymasına izin verdim. Öyle güzel görünüyordu ki bütün organlarımı çıkarıp önüne, altın bir tepsiyle sunmak istemiştim.

Uzanıp işaret parmağımı çok yavaş bir hareketle dudaklarına değdirdiğimde derin bir nefes aldı. Korkarak geri çekilsem dahi uyanmadığını görünce rahatlamıştım. Parmağımı, yeniden dudaklarıyla buluşturdum.

Kurumuşlardı ama hala yumuşacıklardı, tenime değdiklerinde, binlerce minik iğnenin batması gibi bir etkiye sebep oluyorlardı. Yakıcı, tetikleyici ve bitiricilerdi.

Parmağım alt dudağını yavaşça okşarken, onu öpersem uyanıp uyanmayacağını hesaplamaya çalışıyordum. Sadece hafifçe değecektim, bir sorun olmamalıydı, değil mi?

Chanyeol'den ufak bir inleme duyduğumda bütün hislerim birbirlerine girmiş gibilerdi. Kaşlarımı çatıp inlemesinin sebebini anlamak için iri bedenine dikkat kesildim. Ateşi yine mi çıkmıştı? Ya da belki de kabus görüyordu.

Kızıl saçlı adam, vücudunu hafifçe hareket ettirerek benim olduğum tarafa biraz daha yaklaştı, yüzündeki ifade huzursuzdu. İçine derin bir nefes çekti, nefesi yeniden bir inleme olarak döküldü, dudaklarının arasından.

"Hızlı," diye mırıldandı, varla yok arası bir sesle.

"Yok artık." Yüzüme istemsiz bir gülümseme çökerken kulağımı ona yaklaştırdım ve söylediklerini anlamaya çalıştım.

Bir inleme daha bıraktı. "Ah, daha hızlı..." Aslında ağzından çıkan kelimeler çok daha yamuk yumuk ve anlaşılmazdı, bu yüzden ancak bu kısmını çıkarabilmiştim. İnliyordu ve birisine hızlı olmasını söylüyordu.

"Demek ıslak rüya." Kıkırdadım ve çok yavaş hareketlerle, üzerimizdeki yorganı kaldırdım. Eşofmanı griydi ve gri ıslaklığı en çok belli eden renklerden biri olduğu için daha mutlu olamazdım, inanın bana. Eşofmanın dışından belli olan penisini görmek, her şeyin daha da ilerisini arzulamama yetmişti. Gözlerimi yeniden yüzüne çevirip onu izlemeye devam ettim.

Chanyeol kıvranıyordu. Nefesleri derinleşirken vücudunu yatağa iyice bastırmıştı, kasları çatıktı. Kimi gördüğünü merak etmeden duramadım. Onun gibi birinin hayallerini kim süslerdi acaba?

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now