13. "Ne yazık ki benim dünyamda güzel olan her şey ölür."

3.2K 191 96
                                    

"Yani Irene'le çıkıyorsun..." Kafa salladım. "Luhan ve Jongdae'yle elleşiyorsun..." Kafa salladım. "Benimle yatmak istiyorsun..." Islık çaldım; hem de ne istiyordum. "Ve Sehun'dan hoşlanıyorsun."

Aniden fark ettiğim kırmızı ışıkla ayağımı frene köklediğimde, ufak bir küfür etti çünkü öne savrulmuştu. Halbuki onu kemer takması konusunda uyarmıştım; beni dinlememesi kendi suçuydu.

"Sehun'dan hoşlanmıyorum," diye kestirip attım kısaca. Yüzümde oluşan sinirli ifadeyi görmek için güneşlikteki aynadan kendimi kontrol etmeme gerek yoktu. Sehun'a karşı olan hislerim karışıktı ve anlam veremiyordum. Onu istiyordum; sadece bedenen değildi bu arzum ama sevgi olduğunu söylemeye de dilim varmıyordu çünkü daha önce kimseyi doğru düzgün sevmemiştim.

Chanyeol alaycı bir ses çıkardı. "Tabii." Ona sinirle baktım. Gecenin karanlığının koyu bir renge boyadığı teni, yanan kırmızı ışıkla tatlı bir ton bulmuştu. Sabahın ilk demleriyle de büyüleyiciydi, alacakaranlığın korkunç hazzıyla da. "Ama rakibin zorlu. Dikkat etmelisin."

Kaşlarımı çattım. "Bu da ne demek?" diye sordum. Sarı ışığın yanmasıyla, otomatik vitesin beni debriyaja basmaktan kurtardığı bir kez daha aklıma geldi. Teknoloji ne de tatlı bir lütuftu.

"O beyaz saçlı, güzel çocuk..." Duraksadı. Yol boş olduğu için ona kısa bir bakış attım. Alıcı gözleri üzerimde geziyordu. "Hatta senden bile güzel olabilir," dedi, beni deli edeceğini bildiğinden emin olduğum bir sesle.

Bir kahkaha attım. "Luhan göze hoştur ama inan bana, şu koca gezegende, benimkinden üstün güzellikte birini bulamazsın." Ses tonum özgüvenliydi çünkü kelimelerimin ardında yalan yoktu. Benimle bir kere birlikte olan insanlar vücuduma tapar, yoldan geçenler kafalarını yüz seksen derece çevirerek yüzümü dikizlerdi. Şanslı biri olarak doğmuştum ve bu, şükretmek için geçerli bir sebepti sanırım.

İç çekti Chanyeol. "Sesin kulağa hoş ama inan bana; güzel bir ses, seslendirdiği cümlelerin içi boşsa hiçbir işe yaramaz." Beni taklit ederek söylediğinde gözlerimi devirdim.

"Edebiyat yaptığında her ne kadar altımdaki bir yerleri harekete geçirsen de sabrımı sınamaya başlıyorsun." Cevap vermedi. "Luhan'a ne olmuş?" diye sordum kaşımı kaldırarak.

"Sadece sekse önem verdiğin için duyguların çürümüş ve insanların hisleriyle empati kuramıyorsun, değil mi?" Gözlerimi devirdim. Bunu onaylayacak halim yoktu ama reddedecek yüreğim de. "Arkadaş kazığı en tatlı olanıdır." Sesindeki alayı fark etmemek güçtü.

"Luhan benim en yakın arkadaşım ve Sehun'a karşı olan..." Duraksadım. Neydi o kelime? "Duygularımı biliyor. Beni hayal kırıklığına uğratacağını bile bile senin düşündüğün tarzda bir şey yapmaz." Luhan, bugün gerçekten de Sehun'a yakın davranmıştı ama altında bir anlam aramamıştım çünkü ona karşı olan güvenim, kendime olan güvenimden dahi büyüktü.

"Öyle diyorsan." Göz ucuyla omuz silktiğini gördüm.

"Sehun'la olan ilişkinizi hala söylemedin." Evine yaklaştığımız için yavaşladım. Bir anda kaçarsa sorularımı cevabını alamayabilirdim.

"Evet, söylemedim." Sıkıntılı bir nefes verdim. Bu adamdaki umurasamazlık seviyesi beni öldürüyordu. "Yakında öğreneceksin zaten."

"Bu da ne demek oluyor?"

"Neyse o işte." Daha fazla konuşmak istemediğini belli eden ses tonu yüzünden sustum. Fazla gizemliydi. "Daha hızlı gider misin? Uyumak istiyorum." Ses tonunda yine alay vardı. Böyle bir cümleyi neden alaycı bir şekilde söylerdiniz ki?

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now