35. Okyanus suyu, çoktan yara bere içindeki dizlerime ulaşmıştı.

2.5K 191 250
                                    

Sehun'a ulaşmak benim için mutluluktu çünkü o mükemmeldi. Yakışıklıydı, zengindi, ne zaman karşılaşsak bana nazik iltifatlarda bulunurdu; kısacası herkesin hayalindeki gibi bir eşti. Bu derin, acımasız bataklığa saplanıp kalan hayatımı, bir tek onun günışığına çıkarabileceğini düşünüyordum. Aramızdaki tek engelin Irene olduğu zamanlar benim için karışıktı; oysa şimdi sadece ikimizdik. Sehun, bana dünya üzerinde başka kimse yokmuş gibi bakıyor, gülümsüyor, dokunuyordu ve bunun için ona minnettardım çünkü belli ki ihtiyacım vardı. Sevgiye açtım ben; kimden geldiği veya nasıl olduğu önemli değildi, sadece ihtiyacım vardı. Biri beni beslediği sürece gözümü kapatıp ona güvenmek, benim için dünyadaki en kolay şeylerden biriydi.

Chanyeol'ün aklımdan geçmediğini söyleyebilseydim koca bir yalancı olurdum. Sayılı karşılaşmalarımızda ne yapacağımı bilemeyerek yanından uçup gidiyordum, zaten o da beni görmezden gelmeyi tercih ediyordu, özel dersleriyse ben daha anneme konuyu açamadan bırakmıştı. Sanırım birbirimize bu konuda dahi uyum sağlamayı başarmıştık; zira bedenlerimiz gibi zihinlerimiz de oldukça paralel çalışıyordu.

"Baekhyun, yine daldın." Kafamı kaldırıp güzel, parıldayan kahverengi gözlerin sahibine baktım. Kaşları öyle gerçek bir endişeyle çatılmamış olsaydı şayet, hayatımdaki diğer herkes gibi onun da koca bir yalancı olduğunu iddia ederdim. "Çok dalıyorsun. Ne düşünüyordun?"

Bir aylık sevgilime başka bir adamı düşündüğümü söyleyecek hâlim olmadığı için gözlerimi kaçırıp masanın üzerindeki ellerime baktım ve aklıma gelen ilk düşünceyi ortaya atıverdim. "Sence Kimler babamdan ne istiyorlar?" dedim, çok doğal bir sesle. Duyan, aklımdan geçen tek düşüncenin bu olduğuna anında ikna olurdu.

Sehun bana kısaca baktıktan sonra omuz silkti. "Herhalde kardeşleriyle alakalı bir şeydir," dedi umursamazca, konunun ilgisini çekmediği oldukça açıktı.

Kaşlarımı çattım. "Kardeşleri derken... Jongdae mi?" diye sordum.

"Hayır." Duraksayıp o mükemmel dudaklarını yaladı. Birinin bu derece güzel olması geri kalan insanlığa yapılan büyük bir haksızlıktı. "Diğer kardeşleri işte..." Omuz silktim. Üç kardeşlerdi ve ikisi oldukça normaldi (Junmyeon'un bazı psikopatlıkları hariç). Sadece Taeyeon'un sıradışı bir karaktere sahip olduğunu söylerdim ki onunla benim babam arasında bir sorun olmasına ihtimal dahi vermiyordum, bu yüzden boş boş Sehun'a bakmaya devam ettim. İç çekti. "Bilmediğin çok şey var, Baekhyun. Ölen kardeşleri gibi."

"Ölen kardeşleri mi?" Kafa salladı ve etrafına bakındı, sanırım kafede tanıdık birilerinin olmadığından emin olmaya çalışıyordı. "Başka bir kardeşleri olduğunu bilmiyordum."

Gülümsedi. "Bilmediğin pek çok şey olduğunu sana söyledim." Ağzımı açtığımda elini havaya kaldırarak durmamı sağladı. "Ama daha fazla soru sorma çünkü cevaplayamam. Benim de bu konu hakkındaki bildiklerim içi boş dedikoduları geçmiyor." Dudaklarımı büzüp kafamı çevirdim çünkü doğru söylediğini düşünmüyordum. "Hadi ama, böyle yapma güzelim. Sana yalan söylemeyeceğimi biliyorsun."

Elini uzatıp çenemi nazikçe kavradı ve ona bakmamı sağladı. Masanın üzerinden yüzüme doğru yavaşça yaklaşırken gözlerimi kapattım ve dudaklarımız birleşmeden tam önce, "Sehun," diye fısıldadım.

Tuhaf bir duyguydu. Ona karşılık veriyordum ama aynı zamanda da bomboş hissediyordum. Sanki öpüşmüyor gibiydim. Önümde koca bir okyanus vardı ve o okyanusa girdiğim anda kendimi harika duyguların içinde kaybedecektim ama ben ayak parmaklarımı sokmaya dahi yanaşmıyordum. Bu hem korkunç hem de anlaşılamaz bir histi ancak belki de olması gerekendi.

"Bana geçelim mi?" diye sorduğunda gülümsedim. Bu soruyu ilk duyduğumda dehşete düşmüştüm çünkü sonuçta Irene'le aynı evde yaşıyorlardı. Onun hemen üst katındaki odada yatağı kıracak hâle getirmek ve bütün evi dolduracak kadar inlemek pek de hoş olmazdı sanırım. Sehun'sa düşüncelerimi söylediğimde gülmüş ve 'Kız kardeşime buna yapacağımı gerçekten düşündün mü?' diye sormuştu. Ardından beni şehrin biraz dışındaki, dağlık kesime doğru olan güzel bir yere inşa edilmiş, minik ama lüks evine götürmüştü. Orada geçirdiğimiz tatlı dakikaları anlatmadan da anlayacağınıza eminim.

Moth - ChanBaek ✔حيث تعيش القصص. اكتشف الآن