19. Sarhoştu ama hala tehlikeliydi.

2.7K 190 98
                                    

Chanyeol

Kucağımdaki Light'ı okşamaya ara vermeden, elimdeki sütten bir yudum daha aldım. Telefonumun düğmesine basıp ekranın aydınlanmasını sağladım ve saati kontrol ettim. Yediye geliyordu.

"Çıkmalıyım." Light'ın, gitmemi kesinlikle istemediğini açıkça belli eden hafif mırıltısına karşılık dudaklarımı büzdüm. Bu hayvan benim zaafımdı; bütün hayatımı minik patileri önüne sermemi istese hiç düşünmeden kabul ederdim. Kulağının arkasını hafifçe kaşıdım ve minik bedeninden yükselen mutlu seslerin tadını çıkardım.

"Biliyorum ve ben de seni bırakmak istemiyorum ama ilk günden geç kalırsam hoş olmaz, değil mi?" Nazikçe karnından kavradım onu ve kenara bırakıp ayağa kalktım. Üstüm tamamen siyah olduğu için belli olmuyordu ama biliyordum ki tüyleri her yerimdeydi. Light'ın bir kötü tarafı varsa bu, kesinlikle deli gibi tüy dökmesiydi.

Elime telefonumu alıp Bayan Byun'un attığı konumu son kez kontrol ediyordum ki elimdeki telefon birden titremeye başladı. Bilmediğim numara beni ısrarla aramaya devam ederken yeşil tuşu ittirdim.

"Alo?" Karşıdan gelen cevap, bir çığlık sesi olduğu için telefonu kulağımdan uzaklaştırma ihtiyacı hissettim. İç çekerek telefonu kapattım. Arkadan çok hafif bir müzik sesi geliyordu ama onu düşünecek halde değildim. Bu telefon şakalarına daha önce de kurban olmuştum ve tekrar kanacak halim yoktu.

Anahtarlarımı elime alıp tam kapıdan çıkıyorum ki telefonum yeniden titredi. İçimdeki öfke kontrolü ele alırken aramayı cevapladım. "Kimsiniz, bilmiyorum ama bir kez daha ararsanız numaranızı polise veririm."

"Rarrr, haşin Chanyeol, en sevdiğim!" Kulağımda çınlayan tanıdık ses, sinirimin daha da bozulmasına neden olmuştu.

"Baekhyun?" Ne diyeceğimi bilmiyordum. Konuşurken harfleri yuvarlamasından, hiç durmadan kıkırdamasından, sarhoş olduğunu anlamak zor olmamalıydı.

"Baekhyun! O adamın ismini hep duyuyorum ama karşılaşma zevkini henüz tadamadım. Tam kaşar adı değil mi ama? Baekaşar." Yeniden güldüğünde gözlerimi devirdim.

"On beş dakika sonra evinde dersimiz var ve sen sarhoş mu oldun?" Elimi saçlarımdan geçirdim. Çalıştığım üniversitenin yanında, ülkedeki diğer bazı prestijli okulların sahibi, milyoner ve statüsü oldukça yüksek olan kadın, oğluna özel ders vermemi istemişti ve ben de kariyerimin, buradan başlayıp ilerleyebileceğini, o bok kuyusundan farksız kulüpten ayrılabileceğimi düşünerek heveslenmiştim. Sonunda kendi ayaklarım üzerinde bir yerlere gelebilecektim ve geride kalan bir buçuk yıl sadece hikaye olacaktı; uzun, sıkıcı bir hikaye.

Ama hayatımdaki her şeyi mahveden adam, bunu da mahvediyordu.

Bir süre dediklerimi anlamaya çalışıyormuş gibi duraksadı. Sadece nefes alış veriş sesleri ve arka planda çalan hafif ama güçlü basslar dolduruyordu kulağımı. "Siktir, yine kusacağım." O birkaç kere öğürürken telefonu kulağımdan uzaklaştırdım. Light bacaklarıma sürtünüyor ve her şeyin iyi olup olmadığını sorgularcasına sarı gözlerini kocaman açıyordu.

Baekhyun bir anda ağlamaya başladı. Derin derin nefesler alıyordu ve sesi öyle çaresizdi ki, aniden gelen atağının şaşkınlığını üzerimden dahi atamamıştım. "Beni al buradan, Chanyeol. Ne olur kurtar beni," deyip ağlamaya devam etti.

"Neredesin?"

"Ben... Bilmiyorum ama popom çıplak, iğrenç bir koku var ve... Ah, dur, ben kokuyorum galiba." Duraksadı. "Evet, ben kokuyormuşum. Neyse, kokuyu boş ver o zaman." Sesi eski neşesine kavuştu bir anda. "Ben ne anlatıyordum?"

Moth - ChanBaek ✔Kde žijí příběhy. Začni objevovat