14. Aniden açılan kapılar, aniden içeri giren insanlar

3K 181 53
                                    

Küçükken, ellerim adını bile hatırlamadığım bir bedenin bütün vücudunda geziyordu ve o da bana aynı şehvet kokan gözlerle bakıyordu. Birbirimizin tenlerini keşfederken dünya çok küçük, çok sıcak ve çok güzeldi. İlk kez birinin dudaklarını ısırdığımda ve bundan zevk aldığımda, acılarımın cilalayarak parlattığı canavarımın ortaya çıkmasına şahit olmuştum. Kanın kokusunu almıştım ve bir daha beni öldürseniz bırakamazdım. İçimdeki büyük açlığı yatıştırmanın yolunu, uzun uğraşlardan sonra bulmuştum.

Yüzümüze vuran korku, kalplerimizi sallandıran heyecan, parmaklarımın değdiği güzellikler ve nicesi, bir türlü doyamayan ruhuma, belki de hayali bir ziyafet sunuyordu; bırakıp gitmeye tenezzül dahi edemeyeceğim bir ziyafet.

O zaman da kapı bir anda açılınca elim ayağım birbirine dolanmıştı. Yine aynı bir çift göz, şaşkın bakışlarını üzerimde gezdiriyordu ve ben lanet ediyorum; yakalandığım için değil de, tüm ruhumla kavuşmak üzere olduğum ziyafet bir anda tuzla buz olduğu için. Öyle yakındım ki kendimi tamamen kaybetmeye, başka birinin kokusunda, bir daha geri dönmemek üzere yola çıkmaya... Aniden açılan kapılar, aniden içeri giren insanlar mahvediyordu hayatımı.

"Siktir," diye mırıldandı Chanyeol, ben şansıma, aklıma gelen her türlü laneti okurken. Beni itmesine fırsat vermeden geri çekildim ve ayağa kalktım. Üzerimdeki onaylamaz gözlerin sahibi kapıyı kapatıp kollarını göğsünde kavuşturunca Chanyeol ayağa kalktı. Ne demesi gerektiğini bilmiyormuş gibi bir hali vardı ama bilmediği bir şey daha vardı; karşımızdaki bedenin tüm öfkesi bana yönelikti.

"Burada neler oluyor?" diye sorduğunda gözlerimi üzerinde gezdirdim. Beyaz, spor bir ceketi, siyah kumaş eteği vardı. Normalde onu öldürseniz böyle giyinmezdi ama nadiren uğradığı işindeki itibarına önem verdiğini söylerdi hep.

"Bayan Songhee... Çok özür dileriz. Biz sadece..." Elini kaldırarak Chanyeol'ü susturduğunda, uzun boylu adamın gözlerindeki çaresizliği gördüm. Burada çalışmayı gerçekten istiyordu ve karşısındaki kadın, buranın ve Kore'deki diğer bütün BSH okullarının da sahibiydi. İsteseydi onu her şeyden men edebilirdi.

"Açıkla, Baekhyun," dediğinde iç çektim. Kabak yine benim başıma patlayacaktı.

Dudağımı ısırdım; gerçekten sinirli görünüyordu ve sinirlenince gözünün döndüğü durumlara şahit olmuştum. "Haftaya kadar gelmeyeceksin sanıyordum." Chanyeol bana şaşkınlıkla baktı. Onunla konuşurken resmi hitaplar kullanmadığım içindi tahminen bu şaşkınlık.

"Ve bu, sana elin adamlarıyla sürtüşme izni mi veriyor ulan?!" diye bağırdığında hafifçe zıpladım. "Ben orada ekmek parası için götümü satayım, sen burada her gün keyf-i alem, oh! İyi bok ediyorsun!"

"Japonya'daydın," dedim iç çekerek. "Ve dünyanın en güzel yatlarından birinde ağırlandın."

"Jipinyidiydin," diye kötü bir taklidimi yaptığında yeniden iç çektim. İflah olmazdı. "Seni burada kaliteli bir eğitim alasın diye bırakıyorum ama bulduğum rezalete bak! Hem Irene'le çıkmıyor musun sen? 'Artık namuslu olacağım, önüme gelen herkesle yatmayı bırakacağım anne' dememiş miydin bana?"

"Anne?" Chanyeol şaşkın bakışlarını yeniden bana çevirdiğinde gözlerimi devirdim.

"Önüme gelen herkesle yatmıyorum." Savunma yapmak istercesine kollarımı göğsümde birleştirdim. Annemin de yüzünde aynı meydan okur ifade vardı; anlaşılan gerçekten de onun kopyasıydım. "Ayrıca buraya dersle alakalı birkaç soru sormaya gelmiştim."

"Hukuk fakültesinde insanda üreme dersi olduğunu bilmiyordum."

Ofladım. "Espri seviyen her geçen gün düşüyor; şu anda yeraltında!"

Moth - ChanBaek ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin