15. Durma zamanı gelmişti.

2.8K 193 94
                                    

"Buraya gelmek tehlikeli olmaya başlamadı mı sence de?" Duyduğum sesle hafifçe zıplarken elim kapıda kaldı. Kafamı sağa çevirip bana alıcı gözlerle bakan Jongin'i gördüm. Tepemizdeki floresan lamba güzel tenini ve sert hatlarını aydınlatıyor, kahvenin en tatlı tonundaki saçları sağlıklı bir şekilde parlıyordu. Yüzündeki ifadeyi çözmek güç, hareketlerindeki kendine güveni fark etmemek imkansızdı.

Neden bahsettiğini anlamayarak baktığımda güldü. "Malum, aramızda bir casus falan var ya." Kaşlarımı kaldırdım. "Kyungsoo'yla aranızdaki ilişkiyi bilmesem de yakın olduğunuz açık. Sana anlattığını tahmin etmek zor değil."

"Kyungsoo'yla aramızdaki bağ önemsiz, buranın sahiplerinden biriyim ben. Tabii ki böyle şeyleri bileceğim." Sert çıkan ses tonum beni şaşırtsa da Kyungsoo benim hassas noktamdı.

Jongin kafa salladı. "Her halükarda hareketlerine dikkat et," dedi gizemli bir ses tonuyla. Birkaç adım atıp yanıma yaklaştığında hareket dahi etmedim. "Bu güzelliğe yazık olmasını istemeyiz." Elinin tersi yanağımda gezinmeye başladığında derin bir nefes aldım.

Aklımda, koyu teninin ve onu soyunma odasında çıplak gördüğümde karşılaştığım harika vücudunun süslediği bir sürü hayal canlanırken gülümsedim. "Beni zorluyorsun, Jongin." Aramızdaki bir adımlık mesafeyi de kapattıktan sonra elimi boynuna koyup parmaklarımın ucundaki yumuşak teni okşamaya başladım. "Bir harekete cesaret edip onu eylersen sonuçlarına da katlanman gerekir, umarım biliyorsundur." Yutkunduğunu, elimin altında oynaşan adem elmasından anlamıştım. Gülüşüm ufak bir kahkahaya dönüştü. "Hemen şu anda, birbirimizin olmamak için bir neden söyle bana," diye fısıldadım kulağına, parmak uçlarımda yükselirken.

Elim yavaşça omuzlarına indi ve tişörtün üstünden sıcacık tenini hissetmenin hazzını yaşadım, gözlerimi hala onunkilerden ayırmazken. Yüzündeki ifade çok değerliydi; her hareketimi izleyip değerlendiriyordu, güzel kafasının içinde. Diğer elimi de ensesine koyup kendimi ona doğru yaklaştırdım ve onay beklemeden dudaklarımızı birleştirdim.

Elleri belime indi ve öpüşüme karşılık verdi. Demek o bu tarz biriydi. Chanyeol de biraz onun gibi olsaydı ne olurdu sanki?

Alt taraflarımızı birleştirirken inledim. Parmaklarım, ensesine değen saçlarını kavradı. Kendimi tutmam mümkün değildi ve yapmam için bir sebep de yoktu. Önümdeki büyüleyici beden kendini bana açarken onu elimin tersiyle itmem anlamsız olurdu. Dudağını ısırdığımda hırıltıya benzer bir ses çıkardı ve bu, içimdeki her bir tutamın daha da alevlenmesine neden oldu.

Teninden güzel bir koku yükseliyordu; ona hastı. Çikolata gibiydi. Hiçbir şey hissetmediğim öpücükte belki de kaybolurum umuduyla gözlerimi kapattım. Eli aşağıya, kalçama değdiğinde ağzına doğru güldüm.

"Tehlikelisin, Byun Baekhyun," dedi dudaklarımızı ayırdığında. "Güzelliğin de sadece perçinliyor, öldürücü cazibeni." Güzel olduğumu herkes söylüyordu ve bu kelime, artık içimdeki hiçbir hissi harekete geçirmiyordu.

"İltifatlar gereksiz." Ellerimle saçlarını okşamaya devam ediyordum. "Duygularını bedenine ifade et."

Yeniden dudaklarına uzandığımda, iki adım arkamızdaki kapı açıldı. Ben ellerimi dahi gevşetmezken o geri çekilmeye çalışmıştı. Neyden bu kadar korkuyordu ki? Bir striptiz kulübündeydik ve herkesin en azından birkaç gece bu halde olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Jongin'in çenesi sıkıldığında kimin geldiğini görmek için arkama döndüm. Chanyeol her zamankinden de duygusuz gözlerle ikimizi izliyordu. Dudağımı ısırdım. Az önce öptüğüm bedenin izleri hala vücudumda yankılanırken üstüne bir de onu görmek bünyemin pek de kaldırabileceği bir şey değildi. Her türlü hormonum uçuşa geçmişti.

Moth - ChanBaek ✔Where stories live. Discover now