31. "Ne istediği(m)i bilseydim, onu çoktan almış olurdum."

5.6K 191 137
                                    

Aklımın içinde cirit attığı karanlık, yerini bulut dokusuna sahip kızıl düşlere çeviriyordu ve kabul etmeliydim ki bundan hiç şikayetimin olmaması, beni o kadar da korkutmamıştı. Zamanında bir sürü zorluğu atlatmam gerekmişti ve önüme dizilen engellerin çoğunda takılıp yeri boylamıştım, tıpkı şimdi de olduğu gibi ancak tek bir fark vardı; o da, bu sefer düştüğüm yer zemin değil, Chanyeol'ün vücuduydu.

Sırama kafamı yaslayıp saçlarımda elini dolaştıran Irene'e odaklanmamaya çalışarak Chanyeol'ün güzel vücudunu izledim. Acaba ders anlatırken ve bütün o salak saçma suçların cezalarından bahsederken ne kadar seksi olduğunun farkında mıydı?

Arkasını dönüp slayttan bir şeyler gösterirken poposuna baktım çünkü öyle çok etkileniyordum ki kafayı yemek üzereydim. Dersten çıktığım anda soluğu odasında almayı kafayı koyarak gözlerimi üzerinde dolaştırmaya devam ettim. Bir şeylere odaklanmışken büyüleyici görünüyordu. Gözleri, koca sınıfta beni buldu ve bakışlarımızın değdiği o birkaç saniyede konuşmasını kesti. Sanki aklındaki sözleri unutmuş gibiydi.

Kafasını çevirip başka yöne baktı ve konuşmaya devam etti. Bu, kıkırdamama sebep olmuştu. Günümün neredeyse her saatini Chanyeol'le geçirdiğim şu son bir iki buçuk - üç haftada, istediğinde tatlı olabildiğini fark etmiştim. Herkesi etkileyebilirdi o; dünya üzerinde Park Chanyeol'ün cazibesine kapılmayacak insan yoktu.

Ki ben de cazibesine kapılan insanların başını çekiyordum, ne yazık ki.

Gereksiz bir saatlik dersin ardından, Irene'e döndüm. "Gitmem gereken bir yer var, hayatım. Çıkışta görüşürüz, olur mu?"

"Ah, ben de Seulgi'yle gitmeliyim zaten. İşlerimiz var." Göz kırptığında zorlukla gülümsedim. Tanrım, bu kızdan gerçekten hiç haz etmiyordum ve inanın bana, haz etmediğiniz biriyle çıkmak işkence gibiydi.

Kısaca vedalaştık ve sabırsız adımlarla Chanyeol'ün yanına koşturdum. "Gidiyor muyuz?" diye sordum, çevremizdeki kimsenin bizi duymadığından emin olunca.

Laptopunu toparlama işini yarıda bırakıp bana baktı ve kaşlarını çattı. Bugün Bay Yang olmadığı için tüm dersi kendi başına anlatmıştı; o yüzden ekstra bir seksilik vardı üstünde. Onu gördüğüm her an, bedeninin altındaki yerimi alıp zevkten titremek istiyordum. "Nereye?"

Sanki çok açıkmış gibi gözlerimi devirdim. "Sekse tabii ki, nereye olabilir?" Gözleri panikle açılırken çevreye bakındı. Ne yani, birinin duymasından mı korkuyordu? Annem oranın sahibiydi be; bizi duyup yetkililere falan yetiştiren kişiyi okuldan attırırdım.

"Okulda, mesai saatleri içinde böyle bir şey olmaz, Baekhyun." Sesinde uyarıcı bir ton vardı.

Sıkıntılı bir nefesi dışarıya verip dudağımı büzdüm. Gözleri yine dudaklarıma kaymadı. Beni öpmeyi hiç mi istemiyordu bu herif? "Dün hiç de böyle söylemiyordun ama. 'Ah, Baekhyun, çok iyisin' 'Beni daha hızlı sür, Baekkie'." Sesimi kalınlaştırıp onu taklit ettiğimde gözlerini devirdi.

"Ben böyle şeyleri asla söylemedim." Haklı olmasına rağmen sallamak çok eğlenceli olduğu için güldüm. "Bak, Baekhyun, okuldaki işimi senin zevklerin için tehlikeye atamam." Yeniden ağzımı açtığımda konuşmama izin vermedi. "Evet, aramızdaki ilişkinin devam etmesini ben istedim falan filan ama bu, üniversite içinde geçerli değil. Şimdi bir sonraki dersine git ve tanışmıyormuş gibi davranalım."

Bilgisayar çantasını omzuna alıp çıkışa ilerlerken peşine takılmıştım ama aniden ismimi duymam, olduğum yerde kalmama sebep oldu. Chanyeol'e baktım, öğrencilerle dolu koridorda, kızıl saçları parlamasına sebep olurken ilerlemeye devam ediyordu. İç çekerek arkama döndüm ve adımı söyleyen sesin kaynağını aradım.

Moth - ChanBaek ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin