Final. Güve ve Ateş

3K 236 330
                                    

Bir önceki bölümle finali aynı anda paylaştım, onu okumadan bunu okumayın lütfen ♡ bu bölümün arından da veda tarzı bir konuşma var, dileyenler onu da okuyabilir.

İyi okumalar~

3 yıl sonra

"Evet burası. Bagajdakilere yardım eder misiniz lütfen?"

"Tabii."

Taksici bana bavulumu uzattığında ona teşekkür edip gülümsedim ve ücreti ödedim. Başıyla kısa bir selam verdi, ardından arabasına atlayıp gitti, ben de arkasından biraz baktıktan sonra eve döndüm. Her şeyin hatırladığım gibi olması beni mutlu etmişti, en azından bazı şeylerin değişmediğini bilmek iyi hissettiriyordu.

Bavulumu peşimde sürükleyerek verandadaki merdivenleri ağır ağır çıktım ve anahtarım olmasına rağmen zile bastım çünkü ilgi görmek istiyordum. Yaklaşık on saniyenin ardından annem kapıyı açıp tiz bir çığlık attı ve beni kollarının arasına aldı. "Yarın geleceğini sanıyordum!" diye bağırdı, kolları sırtımı her saniye daha da sıkarken.

"Nefes alabilirsem açıklayacağım," dedim zar zor. Özür diler gibi gülümseyerek beni bıraktı ve bavulumu elimden ışık hızıyla alıp içeri taşıdı. Evin içindeki yanık kokusu hemen burnumu doldurmuştu. "Yine ne pişirmeye çalışıyorsun?" diye sorduğumda sırıttı.

"Sana Fransız usulü ekmek yapacaktım." Gülmeye başladığımda ellerini iki yana salladı. "Hayır hayır, bu daha dördüncü denemem. Söz veriyorum, birkaç kere daha denersem hamuru yakmadan doğru ısıyı bulmayı başaracağım." Gözlerimi devirdim. Bu yeni hobisi bir gün başına bela olacaktı. "Neden erken geldiğini söyleyecektin."

"Özledim," dedim kısık bir sesle.

Bana malum bir bakış attı. "Özlemişsindir tabii," dedi, gözlerini kısarak. Özür diler gibi sırıttım. "Gel de sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım, aç olmalısın. Ben pişirmeyeceğim, hazır bir şeyleri mikrodalgaya atacağım; korkmana gerek yok yani." Gülerek söylediklerine karşılık gözlerimi kaçırdım.

"Harika olurdu ama önce mezarlığa gitmek istiyorum."

Yüzündeki gülümseme anında silinirken yanıma yaklaşıp dudaklarını alnıma değdirdi. "Tabii ki bebeğim," dedi yumuşacık bir sesle. "Araban garajda, en son geldiğinden beri hiç dokunmadım. Anahtarların da işte burada." Hemen yanındaki anahtarlığa asılı olan anahtarlarımı alıp bana yavaşça fırlattığında gülümsedim.

"Bir saate gelirim, o ekmekleri yapmayı başarsan iyi edersin," dedim şakacı bir sesle ve karşılığında ondan kısık sesli bir gülüş aldım.

Zaten çıkarmadığım ayakkabılarımın üzerinde ters dönüp kapıdan dışarı çıktım. Ağır adımlarla garaja yürürken bir yandan da elimdeki anahtarı parmağımın ucunda döndürüyordum. Garajın kapısını açıp en son geldiğimde değiştirdiğim arabama bindim. Özel istek üzerine, artık bir Aston Martin kullanıyordum ve BMW hâlâ favorim olsa da, onun da hiç kötü olmadığını itiraf etmeliydim. Arabayı çalıştırıp garajdan çıktım ve ezberlediğim yolu yavaşça alarak mezarlığa vardım.

Girişteki görevliyi selamlayıp mezarlığa girdim. Önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sola ve sağa gitmeniz gerekiyordu, ardından karşınızda onu buluyordunuz. Arabamı park ettim ve dışarı çıktım. Mezar taşının karşısına, toprağa oturup (annem pantolonumu kirlettiğim için beni öldürecekti) gökyüzüne baktım.

"Bugün güzel bir gün," diye mırıldandım kendi kendime. Mezarlık bir ormanın içine yapılmıştı; yemyeşil ağaçlar, kuş cıvıltıları, güzel çiçek kokuları ve onlarca sahipsiz ruh, içeri adımınızı attığınız anda çevrenizi sarıyordu. Ölümden sonraki hayatınızı geçirmek için mükemmel bir yerdi kısacası. Yaşayan biri olarak dahi birkaç saat kalmak, bütün vücudunuza huzurun yayılmasına yardımcı oluyordu.

Moth - ChanBaek ✔Donde viven las historias. Descúbrelo ahora