1.8

759 80 11
                                    

"Alesya... Biliyorum bunu bilmemden ve benden artık nefret edeceksin. O kızdan da bu yüzden nefret ediyorsun değil mi? Ve bunu bildiğimi sana bu şekilde söylemeyecektim, bu kadar hemen değildi. Sana ne kadar yakın olduğuma ve yaptıklarımın hepsini senin için yaptığıma inandırmak istedim."

Ben sustum, o derin bir nefes aldı.

"Belki elime yüzüme bulaştırdım, ama asla amacım seni incitmek değildi. Ve sana şunu söylemek istiyorum. Bu, sana canının acısını hatırlatmak amaçlı atılmış bir adım değildi, bu acını bildiğimin ve onu sarmak için ettiğim yeminin bir kanıtıydı."

Ben susmaya devam ettim o yine bir nefes aldı.

"Alesya..." Sanki gözlerini kısarak söylemişti bunu, sanki çekinerek.
"Bana çok kızdın mı."

Boğazımı temizledim.

"Kızmadım." dedim tek nefeste. Kıyı çok çaresiz bir şekilde telefonun diğer ucundaydı. Ben ne halde olduğumu bilmiyordum. Kalbimin bir şekilde uyuştuğuna emindim yalnızca. Karşıdaki adamın dediklerinin beynimden kalbime ulaşması çok sürmemişti ama bu canımı yakmıyordu. Bu yaralı bir kuşun son çırpınışıydı belki de. Kimin elinde olduğu, sonunun ne olacağını bilmeden birine sığınması gibiydi. Kendimi savunmasız hissediyordum. Bu konuda oldukça başarılıydım halbuki. Belki yüz yüze olsaydık her şey çok zor olurdu. Bunun için bile ona teşekkür etmek istedim.

"Özür dilerim." dedi.

"Neden?"

"Bunu şimdi, telefonda söylediğim için."

"Teşekkür ederim." dedim ben de.

"Ne? Neden?"

"Bunu şimdi, telefonda söylediğin için."
Çünkü diğer ihtimali kaldıramazdım.

"Ama..." dedi, duymuştu.
"Ağlıyorsun..." boğazımdan kaçan bir hıçkırığı duymuştu.

"Ağlıyorum..." dedim.
"Ve, duymak istediğin şey buysa bil. Sana inanıyorum anonim. Bunu bilenler ya en yakınım ya düşmanımdır. Eğer bana düşmansan, bileğimdeki kesiklerden biri olursun bunun sonunda. Eğer yakınımda olursan..." Gözlerimden akan o gayriihtiyarı yaşları sildim hızlıca.
"En az benim kadar kanarsın. Ve bu bazen mecazi değil."

Hissettiklerimi, kalbimi karşıma aldım, başka bir ihtimalden olmazdı. Benim hikayem buydu işte. Ben bu kadardım. Benim başa çıktığım, görmezden gelebildiğim, içimde tutmaya çalıştığım tek bir şey vardı. Tek bir kişi. Ve bu benim tek sırrımdı.

"Sana söz veriyorum."
Bizim buralarda sözler tutulmaz ki anonim.
"Ne pahasına olursa olsun." Dedi."Yanında kalacağım. Kaybedeceğim tek sen varsın Alesya."

Ağlıyordum. Bu çok saçmaydı ama ilk defa böyle hissediyordum. İçimde saçma bir güven hissi vardı. Yıllardır toprağın altında sakladığım bir his, şimdi kendini gösteriyordu. Kim olduğunu bile bilmediğim birine karşı hem de. Evet, belki de ağlamamın nedeni buydu. Çünkü defalarca duydum onun adını herkesin ağzında. En çok da Burcu'nun ve o yanındaki beş kuruş etmeyen o insanlardan. Hiç teklemeden söyledikleri o cümleler karşısında bile omuzlarım dikti, gözlerim yanmamıştı bile. Ama bu sefer çok farklıydı. Anonim alaycı değildi, sesi titriyordu. Ben babamı anlatırken bile titremezdim ama telefonun ucundaki ses, sanki içimde bastırdığım bütün acıları ayağa kaldırmıştı. Ve hayatımda ilk kez beni incitmek istemeyen ve bana değer verdiğini söyleyen biri babamdan bahsetmişti, sanırım beni en çok sarsan sebep de bu zıtlıktı.

"Umarım bu sözünü sana hatırlatmak zorunda kalmam, Kıyı."

"Bana konuştuğumuz ilk günlerde demiştin ki, bugün sana anlattıklarım yarın karşıma gelmeyecek gibi hissediyorum."

Kafamla onayladım sanki görüyormuş gibi.

"Ve getirmedim."
"Getirmedin."
"Şimdi de sen bana bir söz vereceksin."
Kaşlarımı çattım.
"Sende silinen ve silinmeye yüz tutan her şeyi beraber yeniden çizeceğiz. Biz gri bir ruha sahibiz, onu mora boyayacağız."

Dudaklarımdan kaçan gülümsemeyi durduramadım.

"Neden mor?"
"Çünkü moru severim."
"Belki ben sevmem?"
"Tamam senin istediğin renge de boyarız. İki dakika mızıkçılık yapmasan olmaz."

Yine güldüm ama gözlerimden de yaşlar akıyordu bir yandan. Evet kafayı yiyordum...

"Artık benimle konuşmaman için bir sebep kalmadı." Dedi birden.

"Bilmem, galiba."

"Akşam sana yazacağım Alesya. Ağlamanı istemiyorum artık."

"Görüşürüz o zaman..."

"Görüşelim..."

"Moru severim bu arada."

Karşıdan da bir gülme sesi geldi.

"Biliyorum zaten. Deli kız."

Telefon kapandığında gözlerimden yaşlar akmaya devam ediyordu. Uzun zamandır bu kadar savunmasız hissetmiyordum. Ya da yalnız. Bu canımı daha da yakarken telefonuma kaydı gözüm. Bütün bu acının yanında, yüzümde bir tebessüm kendini gösteriyordu.
'Tatlı Anonim'im' yazısını gördüğümde.

Evet, aptal aptal ama içten bir şekilde hem ağlıyor hem gülüyordum.

______

Beğeni ve yorumları eksik etmeyin lütfen. Nasıl gidiyor ve neler hissediyorsunuz benimle paylaşın. Keyifli okumalar, iyi bakın kendinize.♥

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now