5.0 |FİNAL|

946 67 54
                                    

Selam canımın içleri... Vedayı sona sakladım bir an önce bölüme geçebilirsiniz. Oy ve yorumları eksik etmeyin, keyifli okumalar...

&

5

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

5.0


*kazanmak için önce kaybedilir...*

Anlatacağım her şey o hisleri yaşarken tattığım duyguları tam olarak yansıtabilir mi bilmiyorum. Kalbimin içindeki kırıkları, sanki o haberi duyduktan sonra aldığım her nefes eski haline getirmişti. Sanki gözlerimin rengi koyu siyahtan açık kahveye dönmüştü, saçlarım birden dalga dalga omzumda belirip beyazları silinmişti, bedenim can bulmuştu; ruhumda dolaşan ama belli olmayan o ışıklar kendiğinden açılmıştı. Beni tenhada bırakan karanlık sanki o haber üzerine minnetle çekilmişti oradan. Dudaklarım solgun solgun umutsuzca titremekten uzak, şimdi eski canlılığına dönmüştü sanki. Yüzümün sağ ve sol tarafına gitmeyen o çıkmaz sokaklar artık açılmıştı. Gülümsemiştim. Aradan bir buçuk sene geçmişti ama en son onunla gülüp yine ilk kez onun sayesinde gülümsemiştim.

Nasıl geçmişti o bir buçuk sene unutmuştum, nasıl yaralanmıştım, ne taraf acıyordu unutmuştum; birden yıllar önceye gitmiş ve Batuhan'ın beni kapıda beklediği zamanı yeniden yaşıyor gibiydim. Bu haberi duyduğumda içimde en ufak bir şüphe yoktu, yalnızca ona gitmek istiyordum. Beni artık ona götürecek şeylere teslim olmak ve onu sağ salim görmek istiyordum. Aklımdan binlerce şey geçti o dakikada; bir yanım deliler gibi ağlamak ve yere çöküp geçtiğini fısıldamak isterken, bir yanım onu bulmuş olmanın sevinciyle çığlık atarak ortada koşmak ve herkese sarılmak istiyordu. Aklım ve kalbim böylesine bölünürken üçüncü bir kişi bana yardım etmek için kolumdan tutup dışarı çıkmak için hamle yaptı. Anca kendime geldiğimde bana sarılan eli sıkıca tuttum ve dışarı doğru koşmaya başladık.

İşte bu heyecan, onca zamanın boynu bükük ama hep bizimle olan umudundan kaynaklanıyordu. İçimden ayaklanıp kaçan karanlıkları kovalarken aydınlık bu defa benim içimdeydi. Hiç olmadığım kadar güçlü hissediyordum kendimi ve görünmez iplerle bağlı olduğum o adama koşarken uzun zamandır bu kadar ağlamadığımı da fark ediyordum. Nasıl anlatayım, içinizden size dair bir parça koparıldığında çok iyi anlıyorsunuz ki; ağlamak, bağırıp çağırmak, dövünmek sadece basit bir eylem olarak kalıyor. Benim de aklımdan bile geçmemişti. Ruhumu dolduran ağırlık göğsümü parçalayacak raddeye geldiğinde bunu ağlayarak atlatmayı o kadar çok isterdim ki... Ama göğüs kafesimin orada dolaşan saf acı, zehrini kalbime yayarak beni duygusuz ve donuk bir insan yapmaya yetmişti.

Batuhan aklıma geldiğinde beynimi sıkıştıran ve gözlerimin önünü karartan o zehir benliğimden hiç silinmedi; ne zaman bir şeye gülecek olsam, en ufak bir mutluluk hissetsem kafama bir çekiç darbesi vurur gibi kendi acısını hissettiriyordu. Batuhan'ın yokluğuna değil alışmak, onu kabullenmek bile bana işkence ediyordu. Onu kafamdan atmaya çalışsam da yoluma baksam diye düşündüğüm her dakika ondan başka yolum olmadığı aklıma geliyordu. Onun bana sunduğu, beni içine attığı bu yol canımı hem çok yakan hem de bana beni veren bir milattı aslında. Nasıl yüz çevirebilir, nasıl görmezden gelebilirdim? İnsan yürümeyi öğrendiği betonu, takılıp düştüğü için yıkabilir mi? Diz kapaklarına batan taşları bile saklar, çünkü o senin ilk hatıran. Dün sana bir hayat sunan, yarın o hayatı alabilir. Neden aldığına kızmak yarını değiştirmez o yüzden bugün verdiği hayatla yaşamayı bilmelisin. Aşk da böyle, 'dün yanımda olan yarın benimle olmayabilir ama bugün onunla çok mutluyum ve bununla bir ömür yaşarım' diyebilmek mühim olanı.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now