3.6

699 59 15
                                    

"hepsi geçti güzel kızım, öyle bir geçti ki ben bile kalmadım artık."

***
Sonsuz mutluluk tohumları ekilen bir diyar var derdi anneannem. Her yerinde huzur, her yerinde bereket olan bir diyardı bu. Yolları insan kalbinden geçer, kalbini nasıl tutarsan adımların o yollara atılır derdi. Kendini neye inandırırsan, neye hazırlarsan da o yolda karşına o çıkarmış. Babamın anlattığı masalların aksine çocukluğumun yarısı da bu masallarla geçmişti. Ama ne yaptıysam da bir türlü o yolu bulamamış, huzurdan ve mutluluktan geçen tüm yolları tek tek kaybetmişim gibi hissederdim. Bu kaybolmuşluk bende korkunç bir his yaratırdı. Geride kalan kâbuslar, eksik hafızalarla elimde nasıl bir kalp olursa olsun o yollardan hiç geçememiş olmam, kalbimin bir yanında hâlâ hastalıklı bir iz taşıdığımın da göstergesiydi.

Belli bir yaştan sonra insanlarla iletişimim çok kuvvetlenmişti. Dansı ve şarkı söylemeyi keşfetmiş, işte burası benim sonsuz mutluluk diyarım demiştim. Hayatı çok seviyordum, yaşamayı çok seviyordum, kazandıklarımı çok seviyordum hatta kaybettiklerimi bile seviyordum. Dünya üzerinde beni üzecek, geride bırakacak hiçbir şey olmuyordu. Çocuktum belki ama sevmeyi biliyordum en azından. Babamla aramızda hiç samimi bir baba kız ilişkisi olmadı, hatta belki beni hiç sevmiyordu ama olsun diyordum, sevmesin, ben onu severim? sevgi benden ne götürecek ki sanki? Sonra aradan epey zaman geçince yüzleştiğim bir gerçek tokat gibi inmişti yüzüme. O da beni sevebilir, hatta kendi kızı olduğum için illaki sevebilirdi, benden bir şey götürmeyen sevgi, ondan ne götürüyordu da beni hiç sevmiyordu? Yine kendi soruma kendi cevabımı vermiştim; bir şey götürmüyordu tabii ki. Sadece sevmiyordu işte. Bu kadar. Sevmenin bahanesi olmuyor da sevmemenin oluyor mu sanki?

Çok sevildim, hayatıma aldığım her insan tarafından sevgiyi en saf haliyle tattım. Ve hiçbir zaman sevgi eksikliği hissetmedim. Nefret edildim, nefret ettim, kalbimde kin kalmasın diye sonra hepsini unuttum. Affetmem gereken insanları affettim, özür dilemem gerekince hiç gocunmadım. Birçok dans türü öğrendim, doya doya şarkı söyledim, sevdiğim zaman hiç saklamadım, gülmeyi hiç ihmal etmedim ama bunların hiçbiri eve geldiğimde yüzüme bile bakmayan o adamın bıraktığı izi kapatamadı. Kimse onun yarasını gizleyemedi, sevgisizliğini dolduramadı. Ne yaptıysam onu kendime yakın edemedim. Sonra bana atılan iftiralar, beni yakaladığı durumlar, bu sevgisizliğin yanında koca bir güvensizlik de doğurmuş oldu. Artık kendimi ona hiç inandıramadım çünkü artık onda beni sevmemesi için bahaneler yaratmıştım.

Dişimle tırnağımla aldığım mutlulukları tek tek söktü avuçlarımdan. Bunları hak etmediğimi savunarak beni ittiği hayatı sorguluyordum, gerçekten hak ettiğim bu muydu diye. Öyle zor günler geçirdim, onları da öyle zorluklarla atlattım ki, hem de tek başıma, beni sevsin diye atan kalbimin bir daha hiç öyle bir derdi olmadı. Odamdan bile çıkamadığım zamanlarda, penceremde gökyüzünü izleyerek hayaller kurardım. Dışarıda benim eksik kalan mutluluklarımı yaşayan hayatları izlerdim. Artık benim söyleyemediğim şarkıları şimdi kim söylüyor diye düşünür dururdum.

Benim bir şeylere olan inancım vardıysa da bir süre sonra artık onu da hatırlamaz olmuştum. Yeniden o odada kalmamak için, yeniden sevinçlerimin yüzümden silinmemesi için, onun istediği hayatı yaşayan bir ölü olmuştum aslında. Bunu beklediğim için değil ama, öyle bir insan olduğumda bile beni sevmemişti. Ben de bununla yaşamaya alışmıştım zaten. Sonra karşıma çıkan bir insan bana mutluluklarımı yeniden verip, kalbimin eksik yanlarını bir bir doldurmaya başlıyordu. Korkumu da elleriyle saklıyor ve onun olduğu yerde korkmayacağımı fısıldıyordu bir nevi.

İşte o adam benim çocukluğum olmuştu, benim söylediğim şarkılar, kaybettiğim benliğim, sakladığım ve bulmaktan çekindiğim mutluluklar olmuştu. O pencereden izlediğim hayatı bana getirmiş ve senin dünyan burası demişti. 'belki benim yanım bile değil ama senin dünyan burası.' 
Hiç tanımıyor, hiç görmüyordum ama görüp görebileceğim tüm güzelliklerden daha güzel olduğunu biliyordum işte, bu yeterliydi.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now