3.9

629 57 15
                                    

Ne olursa olsun vardı, bu kapkaranlık dünyamda parlayan tek yıldız gibi vardı, biliyordum.

***

Okula doğru hızla ilerlediğim sırada Kaan peşimden seslenerek geliyordu. Ona söyleyecek bir sözüm yoktu çünkü o da diğerleri gibi bana inanmıyordu, biliyordum. Ama kimsenin düşündüğü ile ilgilenecek halde değildim. Bir an önce okula girip Mirza'yı bulmam gerekiyordu. Kıyı'yı tanıdığını söylemiş ve bazı planları olduğundan bahsetmişti, belki bana olanlardan haberi vardı? Belki bütün bunlar da o planın bir parçasıydı, olamaz mı? Olabilir... Benim delirmemden daha uygun bir seçenekti bu.

Hızlı adımlarla ilerlerken Kaan da bana yetişip durdurdu. Ne yapacağımı merak ettiği için sadece kolumu tutup durdurdu.

"Bırak, Kaan." dedim kolumu çekmeye çalışırken. 

"Bırakmayacağımı biliyorsun, Alesya. Nereye gideceksin böyle, ne yapacaksın, söyle, ben de yanında olayım. Sandığının aksine ben sana cidden inanıyorum, dinlediysen duymuşsundur zaten. Beraber halledeceğiz, söz veriyorum sana."

"Bir şeyi halletmek falan istemiyorum Kaan. Sadece konuşmam gereken insanlarla konuşmak istiyorum. Kimin neye inandığı zerre umrumda değil, sadece O'nu bulmak istiyorum." Kolumu elinden çekip yürümeye devam ettim, o hâlâ ardımdan beni takip ediyordu. Fiko ve Furkan'ı da göz ucuyla görmüştüm ama Sertap yanlarında değildi. 

Fakülteye girer girmez kafamı çevirdiğimde kantinde oturduklarını gördüm. Mirza, daha önceki arkadaşlarıyla beraber bir masanın etrafında oturuyor, bir arkadaşını ciddiyetle dinliyordu. Ona olan öfkem içimde elektrik çarpmış gibi bir his uyandırırken hızla o tarafa doğru ilerledim. Şarkı olayından sonra onunla bir daha karşı karşıya gelmediğimizi düşündüm.

Kaan'ı kantinin kapısını açıp geri bıraktığımda bir kere daha görmüş ve epey gergin olduğunu hissetmiştim. Ona kısa bir bakış atıp içeri geçerken, hareketlerimden dolayı kantindekilerin dikkatini çekmiştim. Daha sonra pişman olacağım kadar tanıdık insan vardı burada, ama ben ne yaparsam yapayım yine kendi düşündüklerine inanacaklardı bu yüzden hiçbirine bakmadan devam ettim yürümeye.

Mirza, ona doğru ilerlediğimi fark edince suratında daha garip bir ifade yer almıştı. Sonra bir şeyler mırıldandı ve yanındaki diğer kişiler de kafalarını çevirip bana bakmaya başladılar. Onları daha önce de görüyordum ama o zamanlardaki gibi şimdi de hiçbirine dikkatle bakmıyordum.  Kantinin bana uzak bir köşesinde, kısa bir bakışla Yağız'ı gördüm, onun hemen yanında da Aslı vardı ve beni görünce yanıma gelmek için hareketlendiğini fark ettim ama gözlerimi hemen ondan çekip Mirza'ya çevirdim. Masaya geldiğimde çok kısa bir süre karşısında dikildim. İşte her şeyin ortaya çıkacağı zamana yakındım şimdi.

"Mirza, biliyorum belki sırası değil ama onu bulmam gerek, bana nerede olduğunu söylemen lazım."

Mirza yanındaki çocuklara ve etrafa kısa bir bakış attıktan sonra soru işaretleriyle dolu gözlerini yeniden gözlerime dikti. Yanındaki çocuklara baktığımda birinin bana sırtı dönüktü ve bir kere bile yüzüme bakmamıştı, onun yanındaki anlamsız bir ifadeyle yüzümü inceliıyordu, onun hemen yanındaki de Mirza'nın vereceği cevabı bekliyordu, benim tam karşımdaki çocuğun da olan biteni izliyor gibi bir hali vardı.

"Anlamadım? Kimden bahsediyorsun?" dedi o kadar bekledikten sonra, ben de bozuntuya vermeden.

"Anonimden." deyince yan masadan bir kıkırdama duydum ama kafamı çevirmek bile istemedim.

"Ne? Dalga mı geçiyorsun?" diye sorunca erken de olsa patladım.

"Oğlum ne dalgası geçeceğim ben seninle ya? Geçen günkü konuşmamızda anlatmıştın ya, o kişiden bahsediyorum. Bir plan var demiştin hani."

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now