4.3

705 60 45
                                    

Çünkü sen, bir vardın, bir yoktun. Ve ben hiçbir masaldan bu kadar korkmadım.


***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

Hiçbir yere ait olamamanın verdiği o ince sızı kalbinizi sardı mı hiç? Bir kağıt kesiğinden farksız, acı bir telaşla olduğun yerde kalmak mı yoksa bilinmeyene ilerlemek mi, insanı çürütürse bu ikilem çürütür. Ne geldiğim yeri biliyordum ne gideceğim yeri. Bir çamurda saplanmıştım ve etrafımda olan biteni seyretmek benim görevimmiş gibi hissediyordum. Bir doğruya tutunduktan sonra, devamında bir yanlışa sürükleniyordu ruhum. Bir mucizeye inanmak bana çok ağır bedeller ödetiyordu. Parmağımın ucuyla gösterdiğim, ruhumu aydınlatan o güneş sonra hemen batıyor gidiyordu ve o saklandığı yerde benden başka kimseye kendini göstermiyordu. Hatta bir zaman sonra kendini artık bana bile göstermiyordu. Bu hayalle gerçek arasında sıkışıp kalan kalbim, kendisinin artık nereye ait olduğundan bi haber, sadece bekliyordu. Her şeyin  normale dönmesini, güneşin saklandığı yerden çıkmasını, bu masalın mutlu sonla bitmesini... Çünkü artık yorulmuştu.

Bu çamurda tek başıma debelenip durmak zorunda kalmak, anonimin gerçek olduğunu gördükten sonra çok zoruma gitmişti. Bana bir şekilde haber vermesi gerekirdi, ne olursa olsun beni izliyorsa bunu yapmak zorundaydı, ama o benim gerçekten delirmeye başladığımı görüp sesini çıkarmamıştı ve bu durum canımı çok yakıyordu. Her şey bir kenara, anonim ortaya çıkarak aslında benim delirmediğimi, bütün yaşanılanların gerçek olduğunu, üzerime yağan yağmuru, gözüme değen bandanayı, yediğim dayağı, aldığım balonları ve notları ispatlamıştı ve geri kalan her şeyin yalan olduğunu göstermişti. Bu sefer geride kalan başka soru işaretleri gülümsüyordu bana. Ama o an her şeyi bir kenara bırakıp sadece onun arkamda, benimle olması gerçeğine odaklanmıştım. Onu duyunca beynim sanki kurulu bir alarmın çalması gibi o tanıdık sesi buruk bir sevinçle hatırlattı bana.

"Alesya. Yapma." demişti. Kıyı demişti bunu. Bu sesi tam unuttum sanarken, yine başka bir uçurumun kenarında, -bu defa mecaz olmayan bir uçurum- seslenmişti bana.

Arkamı dönmek ile dönmemek arasında verdiğim o savaşı bir bilseniz... Arkamı dönersem sanki kaybolacakmış gibi hissettiğim o dakikalarda, onun sesini bir kere daha duymak için arkamı dönmedim.

"Ben geldim," dedi, şimdi hemen birkaç adımla tam arkamda duruyordu.
"Senin için öylesine biri bile olamayan Kıyı." bir zamanlar ona böyle söylediğimi hatırlattığında acı acı gülümsedim.
"Geç kaldığım için beni affet." fısıltısı saçlarıma karışıyor, oradan zihnimin en tenha köşesinde acı çeken o küçük kıza ulaşıyordu. İçimden haykırarak ağlamak geçiyordu ama o kadar şaşkındım ki onun sesini duymak her şeyi unutturmuştu bana. Ağlamaya bile gücüm yoktu. Yalnızca ağzımı açıp ona korkumu hissettiren o soruyu sordum.
"Arkamı döndüğümde," dedim sesim titrerken,
"Yine kaybolacak mısın?" Beynim bana o en sevdiğim oyununu mu oynuyor yine.  

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now