2.7

683 67 11
                                    

"Tebrikler."

İmalı mıydı bu kelime, nasıl çıkmıştı bilmiyorum. Sadece içimde bir yerlerin tanıdık bir hisle burkulduğunu fark ettim. Halbuki bana olumlu bir şeyler söylemezdi, neden tanıdık bir his yaşadım bilmiyorum.

"Kafanı kaldırıp yüzüme bakmayacak mısın?"

Ses tonu sakindi, hep olduğu gibi. Onun kelimeleri bağırırdı, kendi değil. Avaz avaz haykırırdı ne olduğumu, neler hissettirdiğimi. Şimdi neydim, ona ne hissettirmiştim kestiremiyordum. Kafamı kaldırıp yüzüne bakmalı mıydım bilmiyordum, gözlerine bakmamak için parmaklarıma bakıyordum.

"Suçlu musun ki başını eğiyorsun? Bir piçlik eden yere bakar, dik tutamaz başını. Sen ne yaptın da yüzünü yere eğiyorsun?"

Bu sefer kaldırdım başımı. Bana hiç benzemeyen o gözlerinde ne olduğuna bakmaya çalıştım. Onun nezdinde piç olmaya gerek yoktu aslında, benim gibi birinin olması yeterliydi. O her zaman bana yöneltecek tehditkar bir ifade beslerdi yüzünde.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum arkasından ilerlerken, istemsizce gerilmiştim ama o benim aksime çok sakindi.

"Eve gidiyoruz, nereye olacak?"

"Öylece eve mi gideceğiz yani?" diye sordum bu defa. Omzunun üzerinden bana baktı ama çok kısa bir bakıştı bu.

"Ne yapmak istiyordun?"

"Benden hesap sormanı bekliyordum." dedim hiç düşünmeden.
"Kızmayacak mısın bana? Senin istediğin bir şeyi yapmadım sonuçta."

Bunları ona söylemek akıl kârı değildi ama bana sergilediği bu tavrı içimde bir yerleri ayağa kaldırıyordu. Şu an bağırıp çağırması gerekirdi, o böyle biriydi çünkü. Fakat sanki bambaşka biri olmuştu şimdi. Beni görmezden mi geliyordu? O zaman bana cevap bile vermezdi. Meraklı gözlerle sırtını izledim.

"Eve geçelim Alesya. Bunları burada konuşmak istemiyorum."

Cevabı beni daha da düşündürürken aklımı başından beri kurcalayan şeyi sormak istedim.

"Nasıl haberin oldu? Kim söyledi?"

Okulun kapısından çıkarken adımlarımı daha hızlı atarak ona yetişmeye çalıştım.

"Nalan Hanım." Tabii ya.
"Önce anneni aramış ama ona ulaşamamış. Ben de çok acil bir şey değilse dönmeyeceğimi söyledim ancak başarından öyle bir bahsetti ki gelip kendim görmek istedim." Başarından derken alayla gülümsemişti ama bundan daha çok dikkatimi çeken diğer cümleydi, kendisinin gelip görmek istemesi.

"Başarını değil, tembihlediğim ve ısrarla üzerinde durduğum bu hususu gerçekten göz ardı edip etmediğini görmek istedim."

İçimde küçük bir hayalkırıklığı baş gösterirken yutkundum. Nasıl benim başarımı görmek istediğini bekliyordum ki zaten.

"Göz ardı etmiyordum. Bundan ne kadar uzak durduğumu biliyorsun. Nalan Hoca ısrar ed-"

"Evet, ne kadar uzak durduğunu görebiliyorum. Her neyse Alesya, eve geçelim konuşuruz."

Arabanın kapılarını açarken sessizce ilerledim ve yine tek kelime etmeden koltuğa yerleştim. Pekâlâ, onu buraya anonim çağırmamıştı ama bu anonime beslediğim anlamsız nefretin önüne geçebilecek bir neden değildi. Beni orada bir başıma bırakan o pislik arkadaşıysa babamı buraya çağıranın o olduğunu gayet de düşünebilirdim. Bugün günüm bittikten sonra onlara da sıra gelecekti, hep olduğu gibi. Belki birkaç gün beklemem gerekecekti ama sonunda yine dimdik karşılarında onlara meydan okuyan vaziyette olacaktım. Benim güçsüzlüğümle beni vurmaya çalışan her kimdiyse, onları öylece, güçlülerken bile öldürebilecektim. Hem de onlara zerre benzemeden.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingKde žijí příběhy. Začni objevovat