4.5

641 62 12
                                    

"canım sevgilim, sonumuz ne olursa olsun, başlangıcım seninle sonsuz oldu. bu tüm mutlu sonlardan daha kutsal."

4

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

4.5

Sanki hiç bitmeyecek bir rüyadaydım, sanki bu uyku hiç son bulmayacaktı. Bu bitmek bilmeyen ve beni öldürüp öldürüp dirilten kimsesizlik duygusu hayatımı terk etmiyordu bir türlü. Son birkaç saatte hayatımı yerinden oynatan şeyler öğrenmiştim ama boğazıma dizilen kırgınlıklardan başka hiçbir şey hissedemiyordum. Tam onunla göz göze gelip artık oyununu bitirmesi için ona canımı sunmuştum. Hiçbir savaşa girmeden, hiç inatçılık yapmadan, hiç ses etmeden sessizce beni yenmesini söylemiştim, yenilmeyi kabul etmiştim, çünkü aslında hiç kazanmamıştım da. Aynaya bakıp, yüzümde dağılmış bir sokağın geride bıraktığı bahçeleri görüp güçlüsün diyordum kendime. Meğer onun dünyasında yaşayıp, bir sokağın öksüz zaferiyle gurur duyuyormuşum. Onun eteğinde büyüyüp çıktığım bayırları kendi gücüm sanıyormuşum. Onun evinde yaşayıp, verdiği odayı kendi dünyam biliyormuşum. Bana sunduğu üç kuruş mutluluğu ceplerime doldurup, sonra savurduğu merdivendeyken aşağı düşürüyormuşum. Hayatıma mutluluklarım emanet, acılarım mıh gibi saplıymış meğer. Onun izin verdiği kadar gülüyor, izin verdiği kadar ağlıyormuşum aslında. Anlamam biraz zaman aldı ama anladım. En çok da Kıyı'nın bana, "senin dünyan burası." derken ne demek istediğini, sığınacak bir yerim kalmadığı şu anda anlıyordum.

Gözümü açacak dermanım mı yoktu yoksa yeniden başka bir kabusa mı uyanacağım için korkuyordum bilmiyorum ama yattığım yer o kadar rahatsız ediciydi ki sırtım ağlamak üzereydi. Gözlerimi açıp yoğun ışığa maruz kaldığımda ellerimle gözlerime gölge yaptım ve doğrulmak için hareketlendim. Koluma sarılan bir el hissettiğimde hemen yanı başımda yatan birini gördüm. Yerde oturuyor ve kafası karnıma hafifçe değiyordu. Onu saçlarından bile tanıdım ama kalbim yüzünü görmek için deli gibi çırpınıyordu. Gözleri kapalı ve benzi oldukça solgundu. Ellerinin hâlâ sıkıca koluma sarılı olduğunu görmesem ağır bir uykuda diyebilirdim. Sakalları yüzünü kusursuz bir şekilde sararken onlara dokunmamak için kendimle yenileceğimi bildiğim büyük bir savaş veriyordum. Etrafıma kısaca bakındığımda bir odanın içinde, eski bir sedirde yattığımı fark ettim. Hastane odası görmediğime sevinip tekrardan gözlerimi ona çevirdim. Hiçbir şeyi merak etmiyordum. Nasıl buradayım, neden buradayım, burası neresi ve kimin evi... Sadece yanıma, korktuğu ve sığınmak istediği için uzanmış, gücü tükenmiş ama beni bırakmak istemeyen bedeniyle burada olan o yorgun adama baktım ve tekrardan yatmak istedim.

"Kalkma." dedi boğuk bir sesle.
"Dinlenmen lazım."

Ama gözünü açmıyordu o da. Ben yavaşça geriye doğru uzanırken o da eş zamanlı olarak kolumdaki elini çekti. Uzandığım yerden yüzünü net olarak görebilmenin huzuruyla gülümsedim. Elimi kaldırmaya bile mecalim yoktu ama yüzüne dokunmak için hareketlenip, o güzel yüzüne ilk defa dokundum ve yıllardır omzumda taşıdığım bir yük uçup gitmiş gibi hissettim. O yeniden uyuduğu sırada ben güzel yüzünü seviyordum ve şu dakikaların devamında kıyamet bile kopsa ona bakmış ve dokunmuş olmanın sevinciyle öleceğime emindim.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now