4.0

802 68 31
                                    

Merhabalar!  Multide Şato var.
Bölüm sonunda küçük bir sorum var cevaplarsanız mutlu olurum. İyi okumalar diliyorum...

***
Ayakkabılarımı ayakkabılıktan çıkarıp parmak uçlarımla aldıktan sonra dış kapıya yöneldim. Hava ılık görünüyordu, sanırım haziran ayının ortalarındaydık, doğum günüme iki hafta kalmış olmalıydı, gülümseyerek dışarı çıktım. Betona çıplak ayaklarımı basıp elimdeki ayakkabıları yere bıraktım ve yavaşça ayağıma geçirdim. Gitmek ile gitmemek arasında, deliliğin kabullenilmeye başlandığı ince bir evrede dolanırken kapıyı hızla çektim. Yüzleşmekten korkmuyordum, belki de korkuyordum, böyle hissetmem normal miydi bilmiyorum ama daha önce hiç bu kadar çıplak hissetmemiştim. Sadece... Evet, sadece hafızamı kaybettikten sonra gözlerimi açtığımda yaşadığım şeye benziyordu bu his. Ama bu sefer o zamanki kadar kararlı ve umutlu değildim. Bu sefer hatırladığım, tutunmak istediğim çok şey vardı. Babamla konuştuğumda, neden vurduğunu bile hatırlamadığını gördüm. Bu canımı daha çok yakmıştı.

O balonları kucaklarken yaşadığım mutluluk, papatyanın kulağımın arkasına takılırken hissettiğim ürperti, şimdi nasıl oluyordu da sadece benim yaşadığım bir hayalden ibaret oluyordu? Sertap tek başıma, yanımda o varken dans ettiğimi söylemişti ama ben kulaklarıma değen o müziği, benim için bir danstan ibaret olmayan dakikaları nasıl olur da yaşanmamış sayardım? Aklım bana böyle bir oyun çevirerek bana ne yaşatmayı amaçlamış olabilirdi? Mutluluk mu, öyleyse neden şimdi içimde beslediğim güzelliklerin, yaşayan noktaların çürüdüğünü hissediyordum? Bu oyunu acımasız bir sonla yazan, benim aklım olabilir miydi, ben sevgiye bu denli muhtaçken.

Adımlarımı izleye izleye geldiğimde caddenin kenarına geçtim ve o büyük binanın önünde durdum. Bu yollardan, daha birkaç hafta önce geçtiğimdeki huzuru aradı gözlerim. Sanki şu boylu boyunca uzanan sokaktan, koşarak giden kız bendim, gülümsedim. Sonra yeniden gözlerimi ayaklarıma çevirdim ve aslında tam da burada, o yollardan çok uzak olan ayaklarıma baktım, o kız ben olamazdım, artık gülümsemem kaybolmuştu.

Yutkundum ve kafamı kaldırarak hiç girmek istemediğim o dev gibi duran Şato'ya baktım. Dans ettiğimiz o gepgeniş odanın pencerelerine takıldı gözlerim. Sanki boşluğa adım atacaktım ve birden bir ses işitecektim.
"Dikkat et Alesya, düşüyordun."
Ama bu sefer bunu değil de sanki,

"Etrafına dikkatlice bak Alesya, ben tam da buradayım." diyecekmiş gibiydi.

Kafamı salladım. Senin hep burada olduğunu biliyorum zaten, dedim ama sadece bir fısıltı halinde döküldü bu cümleler kurumuş dudaklarımdan. Etrafıma bakındım ama herkes kendi halinde ilerliyordu, bir ben koca caddenin ortasında duruyordum. Bunun farkına varınca hemen hareketlendim ve o pencereye son kez bakıp binaya girmek için yürüdüm.

Binanın kapısını açıp içeri girdiğimde tanıdık gürültüler duydum, yine kendimi huzurun ortasında gibi hissettim. Danışma yerinde kimse yoktu, fırsattan istifade asansöre doğru ilerledim. Serkay'ı bulamasam bile orayı yeniden görme isteğim çoktan kalbimin atışını değiştirmişti. Belki oradaydı, belki benim gelmemi bekliyordu, belki de o söylemeden benim gelmeme ihtiyacı vardı? Asansör gelince, içerideki benden önce davranıp kapıyı açtı ve hızlıca çıkarken direkt gözlerimi kulağındaki küpenin parıltısı aldı, yüzümü ekşitip önüme bakarak kendimi içeri attım. Bir genç daha vardı ve onunla da göz göze gelmeden parmağımı düğmelere doğru uzatıp, "8" tuşuna bastım. Kalbim yerinden çıkacak gibi atmaya devam ediyordu, içimden bir his onun burada olduğunu haykırıyordu. İçim içime sığmazken bir an yanımdakinin bana baktığını fark edince ben de anlamsızca kafamı çevirdim ve ona baktım. Mavi gözleri hafifçe kısıldı, sanırım bana gülümsüyordu.  Ona karşılık vermeden önüme döndüm ve sekizinci kata geldiğimizi anlayınca da kapıyı açıp dışarı çıktım.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now