3.7

629 67 20
                                    

Beğeniler arttıkça bölümler sık gelmeye devam edecek. Bir de düşüncelerinizi benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum.🧡

***

Bu yol, sonu görünmeyen engebeli bir yoldu. İçinde olduğum bu karmaşa beni bu yolda yürütmüyor, sadece sürüklüyordu. Nereye gittiğimi bilmememin nedeni olduğum yeri de bilmememden kaynaklanıyordu. Adım atmayı bilmek, yolun sonuna gelmek demek değildi çünkü.

Bir sabah uyandım ve bir gerçekle yerle bir oldum. Ne söylemem nasıl davranmam gerekiyordu inanın bilmiyordum. Herkese hayretle bakıyor, yaşadığım şeyin sadece bir kabustan ibaret olması için dualar ediyordum. Dakikalarca salonda oturduk ve ben hariç kimseden söz çıkmadı hiç. Korkunç bir sakinlik vardı üzerimde, kimseye hiçbir şeyi izah edemeyen o ruhun ağırlığı üzerime bir sis gibi çökmüştü. Bağırıp çağırmalı mıydım, ne demeliydim veya? 'Ben delirmedim!' mi demeliydim yüzlerine uzun uzun bakıp. Benim bu uçuk tepkimi izleyip daha da endişe edeceklerini bile bile? "Öyle birisi vardı, hâlâ var!" diye debelensem neye yarayacaktı peki? Onlara böyle birini benim uydurmuş olduğumu kanıtlamanın bir yolu da bu değil miydi? Sadece oturuyor ve baştan sona kadar anonimle olan konuşmalarımızı düşünüyordum. Çünkü hâlâ canlı kaldığı tek yer kafamın içiydi. Onu oradan çıkarıp benim dünyama ait olmadığını onlara göstermek deli saçmasıydı. Yüzünü bile görmediğim adamı, bu insanlara nasıl savunacaktım? Yenilgim içimi derinden sızlatıyordu.

Bana anlattıkları olaylar, gittiğimiz yerlerin zaman diliminde anonimin yanında olduğumu hatırlıyordum ama bunu onlara izah edemiyordum. Serkay'ın, Şato'ya ara ara gidip onunla dans ettiğimi söylemesi beni derinden sarsmıştı. Serkay'ı orada bir kere görmüştüm daha sonraki zamanlarda da hiç görmemiştim. Ona da gidip neden böyle bir şey söylediğini soracaktım ama önce evdeki balonları bulmaya niyetliydim.

"Bir dakika..." dedim salonda dönüp dolaşmam sonlandığında.
"Anne, odamda bir not bulmuştunuz hatırlıyor musun? Hatta babam onu okumuştu sonra kızmıştı bana. Okuldan alacaktı hani, hatırladın mı?"

"Dans ettiğini öğrendiği günden mi bahsediyorsun?" Kaşlarım çatıldığında aklıma dans hocasına anonimin ısrarları geldi, hiç kimse bilmese o biliyordu işte! Onu aklımda tutarak aklımdaki diğer soruyu sordum.

"Hayır, o günden sonra... Evde kalıyordum, bir yere gitmemi istemiyordu, sonra yerde not bulmuştu..."

Gözlerini yere indirip anımsamaya çalıştığı sıra umutla bekledim.

"Okula gelip seni aldığı gün sana kızmıştı diye biliyorum Alesya." Gözlerimi sabırla kapatıp bekledim, derin bir nefes alıp verdim.

"Ondan sonra ne oldu peki?"

"Ne olduğunu biliyorsun."

"Tamam, ondan sonra bana evden çıkma demedi mi?"

"Evet."

"Hah, ondan birkaç gün sonra olması lazım, akşam eve geldiğinde elinde bir kağıtla gelip önüme atmıştı."

Öylece bakmaya devam ederken bu defa sesim yüksek çıkmıştı.

"Anne, bana vurmadı mı o gün ya! Ne diye böyle bakıyorsun? Şu hale bak, hayal falan görmedim ya ben. Siz iyi misiniz? Dudağım patladı onun yüzünden, ne için yedim ben o tokadı, hatırlamıyor musun?"

Sinirden dolan gözlerimi yumup öylece bekledim, onlar halâ sessizlikle boğuşuyorlardı. Kaan ve Fiko hiçbir şey anlamamış ve sadece olanları izliyordu. Sertap halimden endişe duyuyordu. Delirmişim gibi muamele gördüğüm için ben de kafayı iyice yemek üzereydim. En sonunda bir hışımla hareketlendim ve evden çıkmak için ilerledim. Okula gidip Mirza'yı bulmak istiyordum. Bana anonimle alakalı bir şeyleri bildiğini söylüyordu, bildiklerini günü gelince ortaya çıkaracağını söylüyordu, şimdi çıkarmasının tam zamanıydı işte.

gülüşüne yakılan bütün şiirler adına • yarı textingWhere stories live. Discover now