5. BÖLÛM

1.6K 71 20
                                    

BURAK

     Nehir'in amcasının evinin yakınında durmuş çıkmasını bekliyordum.

O adamın nasıl bir pislik olduğunu bilmediklerinden orada kalmamalılar. Şimdi onlara iyi davranır ama sonra yapacaklarını tahmin bile edemiyorum. Pis işleri için kullanır onları ve tabiki de geçmişteki olaylar için,

Nehir' in yaşadığı herşey bu adamdan çıkıyor zaten ama o bunu bilmiyor. En kısa zamanda oradan çıkmalılar çünkü orada kalamaya devam ettikleri her an hayatlatı daha çok tehlikeye giriyor. Ben kalacak bir yer ayarlayabilirdim onlara fakat şu anda beni görmelerini istemiyorum ki zaten Nehir' in kabul etmeyeceğine de eminim. 

Tam bir yıldır, Nehir'i gittiği her yerde takip ederek onu kötü şeylerden korumaya çalışıyorum. Ona aşığım, hemde çok. Tum karanlıgımın içinde o benim beyaz yanım. Ona olan sevgimi anlatmaya kelimeler kifayetsiz kalırdı lakin mutluluk nedir deseler hiç şûphesiz onu gösterirdim yada yaşamın anlamı nedir deseler...

Şimdiye kadar karşısına çıkıpta itiraf edemedim çûnkû bu cesareti kendimde bulamadım. O zengin ve soylu bir ailedendi, peki ya ben? Ben sıradan biriydim. Kendimi hiç bir zaman ona layık görmemiştim. Peki şimdi neden çıkmıyorum karşısına? Bilmiyorum. Artık bende zengindim, o iflas etmişti ama bu benim için önemli değildi çûnkû ben onu o Mert pisliği gibi parası için sevmedim.

Nehir'in evden çıkmasıyla dûşûncelerimden sıyrılıp ona odaklandım. Her zaman ki gibi göz kamaştırıcı bir görûnûşû vardı. 

Siyah bir kot, üzerine buz mavisi bir tişört giymişti. Siyah, uçları hafif dalgalı saçlarını salmıştı. Her zamanki gibi çok güzeldi. Ona hayran hayran bakarken beni görmemesi için ağaçların arasına iyice saklanıp onu yine takip etmeye başladım. O cafeye çalışmaya gidiyordu kesin.

Oranın patronunu tanıyorum. Kılıbık bir adam olsada temiz ve korkak yani Nehir'e zarar gelmez ondan, zaten ona zarar vermelerine asla izin vermem.

Yarım saat sonra cafenin önüne gelmiştik. O gün saatlerce iş aramıştı ama hiç bir şey yapamamıştım. En sonunda bu cafenin önünde durupta ilana baktığında Mahmut abiyi ( cafenin patronu ) arayıp işe almasını söylemiştim. Para falan teklif etmeme gerek kalmamıştı çûnkû hemen kabul etmişti, aksi takdirde yapabileceklerimi çok iyi biliyordu nede olsa.

Şimdi o içeri giriyordu ve ben içeri giremezdim çûnkû beni tanımasa bile görmesini gerçekten istemiyorum. Nedenini bende bilmiyorum ama istemiyorum işte.

O çıkana kadar boştum yani. Bu sürede sınırsızlarla buluşabilirdim. Bu karşıdaki cafeye otururduk ve camdan onu görebilirdim. Tek başıma oturmak istemem çûnkû tam 12 saat, sıkılırım. O çıktıktan ve eve gittikten sonrada şu holdinge ve ajansa bakarım.

NEHİR

     Cafeden içeri girmemle şok olmam bir olmuştu çünkü burası aşırı büyük ve kalabalıktı, her ne kadar 2 aydır burada çalışıyor olsamda kalabalıklığına ve bûyûklûğûne alışamamıştım.

Her zaman yaptığım gibi şaşkın bakışlarla etrafı incelemeye başladım. Her ne kadar eskiden de böyle lûks yerlerde olmuş olsamda şimdiki durumumla burası bana oldukça tuhaf geliyordu.

Kırmızı ve beyaz ağır basıyordu ve canlı mûzikte vardı. Aaa sakın bar olduğunu dûşûnmeyin, bar gibi bir havası yoktu, çok farklıydı. Renkli aksesuarlar cafeye hoş bir hava katmışken tüm masaların üzerinde mum olması romantik bir hava katıyordu. Gerçekten hoş bir yerdi ama sadece fazla büyük.

İçeri girdikten ve bir sûre etrafıma bakındıktan sonra Esin' in hemen yanıma gelmesiyle zoraki de olsa gûlûmsemeye çalıştım. Bu yeni hayatımda mutlu olmak haramdı belki de bana ama bu zor zamanlarımda yanımda olan insanlara azıcıkta olsa gûlûmsemem gerektiğini dûşûnûyordum.

- Hoş geldin Nehir. Hadi gel sana önlûğûnû vereyim ve yapacaklarını göstereyim.

Görevler 2 günde bir değişiyordu ve Esin' de bize görevlerimizi göstermekle görevliydi.

Başımı onaylarcasına sallayarak onu takip etmeye başladım. Etraftaki uğultulu seslere kulaklarımı tıkarken hiç kimseye bakmamamaya çalışıyordum. 

- Bugün bulaşık yıkaman lazım. Yarın ben bulaşığa geçeceğim sen ise garson olacaksın.

Diyerek beni bulaşıkların olduğu bölûme götûrdû. Fazla büyük değildi ama çok fazla bulaşık vardı ve sürekli daha da ekleniyordu. Aman tanrım ben bunların hepsini nasıl yıkayacağım? Ben öyle şaşkın şaşkın bakarken Esin bana dönerek küçük bir kahkaha attı.

- Korkma bunların hepsini tek başına yıkamayacaksın ki istesen bile yıkayamazsın zaten. Sıla'yla birlikte yıkayacaksınız. O yarım saat sonra gelir. Sen önden başla, hadi kolay gelsin, benim işime dönmem lazım.

Dedikten sonra cevabımı beklemeden arkasını dönüp gittiğinde şaşkın ördek gibi arkasından bakakaldım, bir insan nasıl bu kadar hızlı konuşabilirdi ki?  Sıla demek, onunla da tanışmıştım daha önce ve onunla da epey yakındık. Her ne kadar yakın arkadaşım olsada etrafımda sayılı olan insanlara rağmen isimlerini aklımda tutmakta epey zorlanıyordum.

Etrafıma bakınarak masanın üzerindeki önlûğû alıp belime bağladıktan sonra derin bir iç geçirmenln ardından işimin çabuk bitmesi adına daha fazla oyalanmadan hızlıca bulaşıkları yıkamaya başladım.

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Where stories live. Discover now