12. BÖLÛM

844 58 6
                                    

BURAK

     Çıldıracağım.

Bugün o olay yaşanalı 4. gün ve Nehir' den haber alamıyorum. Resmen kafayı yiyeceğim.

O piç herif ona ne yaptı? Nereye götûrdû? Hiç bir şey bilmemek beni delirtiyor. O Metin piçinin evini bastık ama evde kimse yoktu ve Nehir' e ait tek bir iz bile yoktu. Nasıl bu kadar profesyonel olabildiğini aklım almıyor zaten . Lanet olsun ya.

Ben onu seviyorum. Saçının teline zarar gelse dünyayı başlarına yıkarım ve hatta öldûrmekten beter ederim onları. Onun o masum yûzû gözûmûn önüne geldikçe ister istemez gûlûmserken buluyorum kendimi. O mavi gözleri beni benden alıyordu. Ondan haber alamamak beni delirtiyor. Cebimdeki telefon titreyince elimi cebime götûrdûm.

+ Çabuk söyle Ege.

- Kardeşim o Metin piçini bulduk. Bizim depoya götûrûyoruz, haberin olsun.

Hiç bir şey demeden telefonu yüzüne kapatıp arabama atladım. Nihayet be! Elimden çekeceği var o adamın. Ölmekten beter edeceğim onu. Onu konuşturmaktan başka çaremiz yok. Öğlen saatleriydi ve parkta oturmuştum. Hava ılıktı ve bu güzel haberle kara bulutların kol gezdiği olan beynim aydınlanmıştı bile . 4 gündür neler çektiğimi bi ben bilirim bi de Allah.

Deponun önüne gelince arabayı park edip kapıyı kilitleme gereğinde bile bulunmadan arabadan atladım hemen.

Burası yakaladığımız kişileri bir sûre tuttuğumuz depoydu ve ormanlık bir alandaydı. Koşar adımlarla içeri girdikten sonra merdivenlerden bodrum katına indigimde Metin piçinin o pis suratını görmemle içimdeki sinir bûyûdû ve kendime engel olamayıp ona yaklaşarak sert bir yumruğu kaşının ortasına indirdim. Hemen elime kırmızı sıvı bulaştı. Ah tek yumruğum bile kan akıtmaya yetmişti. Yumruğumda ki bana ait olan bir kaç damla haricindeki kankarın hepsi o adama ait.

+ Söyle lan nerde Nehir ?

Diye tüm gûcûmle yüzüne bağırdıgımda bizimkilerden hiç biri beni tutmaya çalışmamıştı çünkü İyi bir dayağı hak ettiğinin hepsi farkındaydı. O pis kahkahalarından bir tanesini patlattığında buda sinirimin daha da artmasına neden omuştu.

- Unut onu artık.

Diye tısladığında artık kafayı yememe ramak kalmıştı. Ne demek lan bu? Derin bir nefesl içime çekip yumruk yaptığım ellerimi tam suratına geçirecekken aşağı indirerek daha çok sıktım. Ötmeden ölmemeliydi.

+ Demir kardeşim sizde bu. Ben şimdi buna bi dalarsam fena olur. Ne yapın edin konuşturun onu.

3' ûde bana kafa salladıklarında cevap beklemeden merdivenlere yöneleek üst kata çıkıpta deri koltuklardan birine kendimi attığımda kafamı yaslayıp gözlerimi de kapatıp aşağıdan gelen sesleri dinledim sadece ve Nehir' i düşündüm. Ne dedikleri buradan anlaşılmasa da yumruk ve bağırma sesleri buraya ulaşabiliyordu. O adamı öldûreceğim ve elimden de kimse alamayacak. Nehir' ime yaptıklarının acısını tek tek ödeteceğim.

Yarım saat kadar bir sûre sonra telefonumun titremesiyle gözlerimi aralayıp cebimden telefonu çıkardım. Mesaj Tuna' dandı.

- Kardeşim nihayet öttû bu şerefsiz.

Cevap vermeden hızlıca bodruma inen merdivenlere yöneldim. Bakalım neler diyor? Ben aşağı iner inmez Demir konuşmaya başladı.

- Satmış lan. Nehir' i Cihan diye bir adama satmış ve yarın evleneceklermiş.

Dedikleriyle beynimden vurulmuşa dönerken sakin kalabilmek için kendimi fazlasıyla zorluyordum.  Satmış mı? Satmak ne lan? Eşya mı Nehir lan? Ben gösteririm ona.

+ Mekan nerdeymiş.

Tuna atıldı.

- O kadarını söyletemedik.

Lanet olsun be. Kim bilir o piç Nehir' e neler yapıyordur? Zaten ben bu Cihan' ı ve amacını biliyorum. Gözûmûn önüne bir kaç görüntü gelmesiyle içimin titremesi de bir olmuştu. Üst kattan ayak sesi gelmesiyle hepimiz o tarafa döndûğûmûzde  Hande' yle Duru görûnmûştû. 

- Tolgay bana anlatınca hemen araştırdım ve adres elimde. Vakit kaybetmeyelim.

Oh be. Hande tam zamanında. Bu kız bu araştırma işlerinde 1 numara. Teknolojide de Efsun bir numara. Haklıydı vakit kaybetmemeliydik. Daha fazla canı yanmadan onu oradan çıkarmalıydık.

+ Hande ve Demir benimle gelin. Diğerleri bu adam sizde. Güveniyorum size. Ha önce işkence edin.

Arkamı döndûğûmde sırıtmadan edemedim. Öyle acısız ölüm olmazdı. İşkenceyi hak ediyor. Merdivenlere yöneldiğimde arkamdaki ayak seslerinden peşimden geldiklerini anlamak pekte zor deglldi. Zaten asla dediklerimi sorgulamazlar ki, ben ne dersem onu yaparlar.

15 dakika da mekana varmıştık. Arabadan inip kapıyı sertçe çarpmamla Hande' nin irkilmesi bir oldu. Tabi beni ilk defa bu kadar sinirli görûyorlardı ve alışık olmamaları da gayet normaldi.

Tam eve yönelmiştik ki evden iki kızın çıkıp bize doğru koştuklarını fark etmemle dikkatlice baktığımda bunların İzem, Efsun, Tolgay ve Çağrı olduğunu anlamam uzun sürmemişti. Ah tabi Hande onlara adresi önden vermiş olmalı.

- Boşuna gelmeyin. Kimse yok burda ama Nehir' e ait olabilecek bi kaç eşya var. Çok uzaklaşmış olamazlar çûnkû çay sıcak.

Tolgay' ın dedikleriyle bir şok dalgası beni ele geçirirken bir yandan da sinirim tepeme çıkmıştı. Yuh lan! O kadar yaklaşmıştık, çok az kalmıştı. Haksızlık bu ama. Onlara hiçnbir şey demeden arkamı dönûp koşmaya başladığımda onlara bir şey demediğim için burada kaldılar.

NEHİR

     Hava hafiften kararmaya başlamıştı ve ben 5 dakikadır nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum. Ne yapacağım? Nereye gideceğim? Korkuyle ve aklımda ki tonla soruyla koşarken sert bir bedene çarpmamla ayaklarım durdu. Tam bir çığlık atacakken tanıdık bir ses adımı söyleyince kafamı kaldırıp o kişiye baktığımda ister istemez dudaklarımda bir gûlûmseme peydah etmişti. Burak. Burak bu. Onu görmek beni rahatlatmıştı. Gûvendeydim artık. Onu beklemiyordum gerçekten. Oysa ki beni bıraktığını düşünmüştüm ama beni kurtarmaya gelmiş.

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Where stories live. Discover now