18. BÖLÛM

636 40 12
                                    

NEHİR

    Korku neydi?

Ben hayatımın bir anda 180 derece döneceğini asla tahmin etmezdim.

Cennetteydim ve ailemin ölûmûyle arafa geçiş yapmıştım.

Evet, arafa. Tam olarak arafın ortasındaydım. O zaman pek fark etmemiştim hiç bir şeyi, tek düşündüğüm kardeşlerimdi ama evet gerçekten de arafa girdiğimi şimdi fark ediyordum.

Arafta karların içindeydim. Hayatım donmuştu resmen ve evet ben farkında değildim ama öyleydi işte ve ancak fark edebiliyordum.

Peki ya şimdi?
Hahah şimdi mi?
Şimdi cehennemdeydim.

Evet tam olarak cehennemdeyim. Burak farkında olmasa da beni cehennemine sûrûklemişti.

Evet benim hayatım karanlıklaşmaya başlamıştı ama o kesinlikle hem karanlığın ta kendisiydi hem de cehennemdi.

Bu benim seçimim mi ydi? Tabiki de hayır. Bunu kim isterdi ki?

Araf kötûydû ama cehenneme göre bir tık daha iyiydi bence.

Ha atladığım nokta cehennemde melekler de vardı. Burak evet cehennemdi, beni karanlığına çekiyordu ama yine tekrar aydınlığa çıkaran da oydu.

Başımı derde sokuyor ve yine kendisi kurtarıyordu.

Peki buna ne demeliydi?
En önemlisi neden?
Hayatıma neden girdi?

Yanaklarımdakl parmakları hissedene kadar gözlerimden peşi sıra akan yaşları fark etmemiştim ve bakışlarımı karşıya diktiğimde yeşilleriyle karşılaştım.

Aynı cehennem gibi şuan yeşillerinde kırmızılar vardı, cehennemin kor ateşi.

Benim kaderim neydi?
Neden bu kadar karanlıktı kederim?
Neden cehennemin içine sûrûkleniyordum?

İşte şimdi ben onun yeşillerine o ise benim mavilerime dalmış gitmişti.

Ben onun gözlerine bakarken cehennemin kor ateşini görûyordum, peki ya o benim mavilerime bakarken ne görûyordu? Bunu bilmenin bir yolu yoktu sanırım.

Sinirini, korkusunu ve endişesini gözlerinden okumak o kadar da zor değildi.

- Nehir iyi misin?

Onun bu sorusuyla ne kadar süredir birbirimizin gözlerinize baktığımızı dûşûnerek aklımda ki bu tuhaf, bana ait olamayacak dûşûncelerimden sıyrılıp ancak içinde olduğum durumu fark edebildim.

Durum aynen şöyleydi;
üst ranza da el ve ayak bileklerimden sıkıca bağlanmış ( ağrısından anladığım kadarıyla iplerin olduğu yerler morarmaya başlamıştı ) ve ağızım bantlanmış bir şekilde yatarken bir yandan da gözlerimden yaşlar ardı ardına sûzûlûyordu ve birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk ve tabi ki ben onun gözlerine bakarken aslında onun cehennemine bakıyordum.

Gözlerim puslu bir şekilde elinin yavaşça ağzımda ki banta gittiğini gördü ardından bantın çekilmesiydi istemsizde titredi vûcudum.

Hatırlayamıyorum, nasıl bu konuma geldiğimi hatırlayamıyorum. Bu da neyin nesiydi şimdi?

- Nehir konuş benimle.

Cevap yok, cevap verecek mecalim yok çünkü ve bunu anlamasının bir yolu da yok.

- Nehir kendine gel.

Sanırım şoktayım ve zihnim, aynı arafımda ki karlar gibi donuk. Arafım da bile donuyordum. Zihnim işlevini yitirmiş, haraket etmeye bile mecalim yoktu.

Biraz daha bana doğru yaklaşmasıyla bir kol mesafi kadar olan boşluk iyice azaldığında sıcağını, yakıcılığını tüm benliğim hissetti.

İşte sanırım bu da cehennemin bir işaretiydi. Cehennem; ruhu gibi bedeni de yakıyordu insanın.

Açık pencereden sertçe esen rüzgar bile bu kavurucu cehennem sıcağını azaltmıyordu ve sanırım hem ûşûmekten titriyor hemde onun yakıcılığından dolayı soğuk ter atıyordum.

- Nehir beni korkutma. Odaklanmaya çalış.

Onun sözleriyle ancak daldığımı fark edebildim. Odaklanmakta gerçekten zorlanıyordum. Bu ondan kaynaklımıydı bilmiyordum.

Kendime gelebilmek amacıyla kafamı iki yana hafifçe sağladığımda bu hareketimle boynuma bir sızı saplanınca küçük bir inilti kaçtı dudaklarımdan.

Gözleri hâlâ neler olduğunu anlamaya çalışır gibi gözlerimdeydi ve bende onun gözlerine bakıyordum ama aklım onun cehennemindeydi.

Dokunduğu yerler alev alev yanarken kuvvetli elleri şaşırtıcı bir naziklikle omuzlarımı tutup canımı yakmayacak şekilde sarstı ve aynı anda

- Nehir yeter artık. Kendine gel.

Diye hafifçe sesini yükseltmesiyle irkilmiştim.

Dûşûnceleri zihnimden silmek imkansızdı çünkü bunlar gerçeklerdi, gerçeklerimdi ama şimdilik bu dûşûnceleri zihnimin en ûcra köşesine itmekle yetinip mavilerim yeşillerindeyken konuşmak için dudaklarımı araladım fakat sözcûkler dudaklarımdan çıkmaya çalışırken boğazımı yakıyordu ama ben yine de bunu önemsemeden yutkunarak zoraki konuştum.

+ İyi hissetmiyorum.

Dememle göz kapaklarımın ağırlaşmaya başladığını hissetmem bir olmuştu. Konuşmak için harcadığım enerjiye daynamamıştı bûnyem

Bir anda hafif bağırışlar içinde herşey karanlığa gömûlûrken ben sadece cehennemin kor ateşini gördüm.

O karanlığın ta kendisiydi.
O tehlikeliydi.
O sırlarla doluydu.

En önemlisi o cehennemdi ve farkında olmasa da beni de cehennemine sûrûklûyordu

Karanlığın arasında zihnimde yankılanan son dûşûnceler bunlardı, sonrası ise boşluk ve aynı hayatım gibi derin karanlık.

----------

Selaaaaammm. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Ah ilk okul haftasını atlattık. İnşallah tatilde en kısa zamanda gelir doshldlsksk. Kısa bir bölüm oldu ama gecikmeyi telafi etmek için yazdım bu bölümü ve saat şuanda 02.20 ldbslsksk.

Sizce kitabım nasıl? Dûşûnceleriniz benim için çok önemli. Lutfen dûşûnceleriniz bekirtin ve oylarınızıda eksik etmeyin.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Sağlıcaklı kalın...

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Where stories live. Discover now