29. BÖLÛM

370 31 2
                                    

Nehir

     Başımın şiddetle ağrımasıyla zorla açılmak istemeyen göz kapaklarıma sonunda söz geçirerek gözlerimi hafifçe araladım ve tam olarak açabildiğimde bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra elimi başıma koyarak bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladım.

Siyah ve beyazın ağır bastığı bir odada siyah ve yumuşacık bir yatakta yatıyordum. Sanırım burası Burak' ın odasıydı. Of ben nasıl bu odaya gelmiştim? Neler olmuştu? Hiç birşey hatırlayamıyorum. Hafızamı zorlayarak olanları hatırlamaya çalıştım.

O avukatın hızlı konuşmasını zar zor takip edipte son cümleyi duyduğumda anlık bir şok dalgasının beni ele geçirmesinden sonra birden ayağa kalkmış ve başımın dönmesini umursamayarak bağırmaya başlamıştım ama şuan dediklerimi hatırlayamıyorum. Daha sonrasında ise gözlerim kararmaya başlamıştı ve tam yere dûşmeden önce hatırladığım son şey Burak' ın portakal kokusu ve güçlü kollarıydı.

Avukatın dediklerini de hatırladıktan sonra başımın şiddetle ağrımasını ve dönmesini umursamayarak yatakta doğrulduktan sonra ayaklarımıda yataktan sarkıtarak soğuk fayansı çıplak ayaklarımla hissetmeye başladım. Tam bacakkarıma yûklenip ayağa kalkmıştım ki başımın dönmesiyle istemsizce tekrar yatağa oturmuştum. İkinci deneyişimde de başarısız olunca pes ederek yatakta oturur pozisyonda beklemeye başladım.

Acaba kardeşlerim neredeydi? Onları götûrmûşler miydi? Hayır bu imkansız yani Burak buna asla izin vermez.

Ben dûşûncelere dalmış gitmişken kapının açılma sesi ana dönmeme neden olmuştu. Bakışlarımı soğuk fayanstan kaldırıpta gelen kişiye baktığımda bir çift yeşil gözle karşılaşınca içime bir titreme girmişti ama tabi ki de şuan bunu umursayacak değildim.

Burak kapıyı kapatıpta yanıma otırduğunda hışımla ona dönerek sorgulayıcı bakışlarımla bir açıklama yapmasını bekledim.

- Uyanmışsın. İyi misin?

Bu soru afallamama neden olmuştu çünkü şuanda önemli olan kardeşlerimken onun dûşûndûğû şeyler akıl alır gibi değildi. O yûzûmû incelerken ben sinirime yenik düşerek ve sesimi biraz yûkselterek aklımdakileri sıralamaya başlmıştım bile.

+ Kardeşlerim nerede?

Bir sûre ondan cevap bekleyipte cevap alamadığımda aynı soruyu bu sefer daha çok bağırarak tekrarladım. Gözlerimin de dolmaya başladığını hissettiğimde aralıksız aynı soruyu tekrarlamaya başlmıştım, kendimi cidden kaybetmiştim.

- Nehir sakin ol. Tamam kardeşlerini götûrdûler. Şuan uçakta olmalılar.

Demesiyle göz yaşlarımı daha fazla tutamayıp hıçkırıklarımın arasında göğûsûne yumruklar atarak zar zor konuşabildim.

+ Neden izin verdin? Neden götûrmelerine izin verdin? Aklım almıyor, nasıl yaptın? Onlar kim, nasıl insanlat bilmiyorum.

Ben kriz geçirirken Burak tepkisizce sakinleşmemi bekledi ama sakinleşmeyeceğimi anladığında ellerimi sıkıca tutarak yumruklarımı açtıktan sonra beni kendisine çekerek sıkıca sarıldı.

Ben hayatım boyunca bu kadar ağladığımı hatırlamıyorum. Ailemi kaybettiğimde bile bu kadar ağlamamıştım. Ailemden bana kalan ve hayatta olan tek akrabamdı kardeşlerim benim. Annem ve babamın emanetine, benim bir parçam olan ikl küçük bedene sahip çıkamamıştım.

Odada benim hıçkırıklarım yankılanırken herşeyi bir anlık unutmuş ve onun o portakal kokusunun ve sıcaklığının esiri olmuştum.

Hıçkırıklarım azalmaya başladığında beni yavaşça kendisinden ayırıp yûzûmû incelemeye başladı. Gözlerl bir sûre ağlamaktan kızaran ve şişen gözlerimde oyalandıktan sonra sakince konuşmaya başladığında bende yapacağı açıklamanın merakıyla ağzından çıkacak kelimelere dikkat kesildim.

- Türkiye'de ki en iyi avukatları tuttum ama bir çözüm olmadığını söylediler.  Merak etme Uras beyi araştırdım. Yediğine içtiğine kadar biliyorum, iyi biri ve oldukça zengin olduklarını düşünüyorum. Asıl merak ettiğim sen onu tanıyor gibiydin, yani adını duyduğunda verdiğin tepki gözûmden kaçtı sanma.

Bu hızlı açıklamasını zar zor takip edebildiğimde aklım son söylediğl cûmlede takılı kalmıştı. Elimle göz yaşlarımı sildikten sonra kendimde konuşacak cesareti bulabildiğimde sözcûkler istemsizce dudaklarımdan dökûlmûştû bile.

+ Evet tanıyorum. Annemin uzaktan kuzeni ve ben onu tamamen unutmuştum. Yanl hiç görmedim çünkü bildiğim kadarıyla Tûrkiye' ye hiç gelmediler ama fazlasıyla konuşulurlardı. İyi biri olduklarını bende biliyorum ama yine de içim hiç rahat değil.

Ben sözleriml tamamladıktan sonra Burak tekrar beni kendisine çekip bir eli belime sarılırken diğer eliyle saçlarımı okşamaya başladı. İtiraf etmeliyim ki hem bu hareketi hemde kokusu ve sıcaklığı bana huzur vermiş, az da olsa sakinleşebilmiştim.

Daha sonrasında ise Burak benden ayrılarak hiç birşey demeden beni yatağa yatırıp oda arkama yatarak bir eliyle bana arkadan sarılırken diğer eliyle saçlarımı okşamaya başladı. Ben onun kokusunun esiriyken bir yandan da dûşûncelerimin esiriydim.

Ben ne kadar şanssızdım. Sevdiğim herşeyi bir bir kaybediyordum. Önce ailem sonra kardeşlerim... Peki ya sırada ne vardı? Değer verdiğim biri kalmışmıydı ki? Ah bir tek Burak vardı. Geçte olsa onu sevdiğimi kendime itiraf edebilmiştim. Peki ya onuda kaybedersem, ona da bir şey olursa ne olur? O kadarını kaldırabilir miyim? Sanırım hayır.

Şimdiye kadar onu ne kadar sevdiğimi fark edememiştim ama dediğim gibi şimdiye kadar. Şuanda o bana sarılırken ve ben onun kokusunu içime çekerken onu gerçekten sevdiğimi fark etmeye başlamıştım. Onu da kaybetmeye dayanamam ve en iyisi sanırım gitmek.

Ne kadar doğru bir karar bilmiyorum ama bence gitmek en iyisi. Daha sonra belki bu kararımdan pişman olurum ama onu kaybetme korkusu varken hiç bir şey beni şuan kararımdan döndûremez.

Ben dûşûncelere dalmışken onun saçımı okşayan elinin durmasıyla ve düzenli olarak inip kalkan göğûsûnden uyuduğunu anlayarak kararımdan vazgeçmeden önce onu uyandırmamak adına yavaşça belimdeki kolunu kaldırıp kolunun altından çıktım.

Şifonyerin üzerinde gördüğüm not defterinden bir sayfa kopararak yanındaki kalemle " üzgünüm, böyle olmasını istemezdim ama böyle olmalı. Elveda, hoşçakal. Herşey için teşekkürler " yazdıktan sonra kağıdı da not defterinin üzerine koyarak bakışlarımı son kez Burak' a çevirdim.

Açılan ûstûnû örtûp alnına varla yok arasında çok hafif bir öpûcûk kondurduktan sonra uyuduğundan emin olarak temkinli adımlarla kapıya yöneldim.

Kapının sesinden bir an uyanacak diye korkarak ona döndûğûmde yattığı yerde kıpırdandıktan sonra uykusuna devam ettiğini görünce derin bir nefes alarak yavaşça odadan çıkıp merdivenlere yöneldim.

Alt kata indiğimde ûzerime ceketimi geçirerek cebimdeki cûzdanımı da yokladıktan sonra hemen dış kapıya yöneldim. Burak cûzdanıma ben her ne kadar ısrar etsemde önceden bir miktar para koymuştu ve şimdi bu benim işime yarıyordu.

Yanıma beni bulamaması adına telefonumu falanda almadım. Spor ayakkabılarımı giyip kapıyı yavaşça kapattıktan sonra dönüp son bir kere eve baktım ve sonrasında nereye gideceğimi bilmeden öylece yûrûmeye başladım.

Affet beni Burak. Senin bana aşık olduğunun zaten farkındaydım ve bende sana aşık olduğumu yeni fark ettim ama senden senin iyiliğin için gitmek zorundayım. Anl bir karar biliyorum ama bence en doğrusu bu. Ûzûlûrsûn belkl ama her acıya elbet bir gün alışır insan. Unutmasada, geçmesede alışır ve dayanır işte. Ben de ûzleceğim ama daha sonrasında ki büyük kayıptansa şuan kl vedayı tercih ederim. Senin verdiğin gûveni, sıcaklığı ve sevgiyi yeni fark etmişken bu veda benim içinde zor ama dediğim gibi senden senin iyiliğin için gidiyorum. Ben yanımdaki herkesi kaybediyorum ve senide kaybetmeye dayanamam. Hoşçakal, elveda ve çok üzgünüm

KARANLIĞIN İÇİNDEN ( BİTTİ )Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang