VECA.

698 34 4
                                    

Keyifli okumalar dilerim, oy ve yorumlarınızı bekliyorum.

Multimedya:

Can Oflas: Vay.

Bir zaman makinesi olsa ve o makine ile ben yeniden senin kollarında uyuya kalsam, sen de bana masallar okusan.
                   

VECA.

20/4/2009

23.45

İstanbul

Mina Sarac altı yaşında.

"Ben prenses oldum..."

"Ben prenses oldum..."

"Ben prenses oldum..."

Her daim çatlak ve yara olan dudaklarından, her ne yaşarsa yaşasın mutluluk nidaları çıkarmayı başarıyordu. Üzgündü, kırgındı küçük kalbi yaralarla, gücenmişlerle doluydu. Bağırmayı, kötü söz söylemeyi bilmiyordu henüz ama kırılmayı, incinmeyi çok iyi biliyordu. Küçük ve daha biçimlenmeyen bedeni yara bere ile doluydu, canını çok acıtıyordu ama mühim değildi belli etmemesi, musmutlu olması gerekiyordu çünkü eğer ağlarsa annesi üzülürdü. Annesi onun meleğiydi, onu canavardan koruyan meleği ama bazen korumaya gücü yetmeyen meleği.

Annesini seviyordu başka kimseyi sevmiyordu, arkadaşları vardı elbette ama en güzel arkadaşı annesiydi. Birde onun yaralarını iyileştirmeye çalışan Derya ablasını seviyordu. Üzerine annesinin aldığı bembeyaz elbiseyi giyerken oldukça canı acımıştı. İki gece önceye ait yaraları henüz tazeydi ve hareket etmesini zorluyordu ama bu giymesine engel olmadı. Uzun kollu, tütü etekli beyaz elbisesini giydi ve beline kadar uzun saçlarına annesinin aldığı yıldızlı ve incili tokalarını da taktı, işte şimdi hazırdı.
Bugün gece doğum günüydü.
Annesi muhakkak ona pasta yapardı ama olsundu çok heyecanlıydı çünkü kocaman kız olacaktı, beş yaşındaki Mina artık altı yaşında olacaktı. Kocaman kız olmak için çok heyecanlıydı. Tanrı'ya her gece dua ediyordu kocaman bir kız olmak için, işte bakın Tanrı onun sesini duymuş ve dualarını kabul etmişti.

Henüz bilmiyordu bu geceden sonra büyümeye nâlet edeceğini.

Canı acıyarak giydiği beyaz elbisesinin eteklerini tutarak oynamaya ve etrafında dönmeye başladı. Çıplak ayakları bakımsız parkeler yüzünden üşüyordu ama dert etmedi. Küçük, eski, yıpranmış çarşafla örtülü yatağının üzerindeki pelüş ayıcığını almak için adımlarını o tarafa doğru yönlendirdi. "Şaki bak bugün benim doğum günüm, büyüdüm artık." Küçük ağzından dilinin döndüğünce konuştu pelüş ayıcıklı Şaki'sine. Yatağının üzerinden kucağına aldı ve onunla dans etmeye başladı. "Ben prenses oldum." O beyaz elbisesini giyince prenses olmuştu.
Bu sefer küçük ve yıpranmış baş yastığını alıp onu hayali bir pasta olarak düşündü küçük zihninde ve bir eliyle ayıcığı Şaki'yi tutarken diğer eliyle de hayâl den mumlar dikti hayâl pastasının üzerine.

"Bak Şaki pastam hazır işte, şimdi dilek tutup üfleyeceğim." Küçük gözlerini yumdu ve dileğini tuttu. Anneciğimden hiç ayrılmayayım.

Ah minik kız annen gerçekten melek olacak bunu henüz bilmiyorsun, şimdi değil!

Hayâli mumlarını üfledi ve küçük avuçalarını hızlı hızlı vurarak alkışladı, yüzünde gülücükler vardı. Oynadı, dans etti, annesinin ona öğrettiği şarkıları söyledi. En sonunda yoruldu ve eski yatağına oturdu. "Yoruldum dans ederken galiba birazda acıktım Şaki." Sabahtan beri bir şey yememişti çünkü canavar kızıyordu, ceza almıştı bu yüzden yemek yemesi yasaktı. Annesi gizli gizli verdiği yiyecekleri yemişti. Canavara yanlışlıkla babacığım dediği için ceza almıştı. Canavarı ona hep kızıyordu zaten. Bir türlü sevdirememişti kendisini ama o sevmekten başka bir şey yapmıyordu ki.

VECA. Where stories live. Discover now