3.BÖLÜM

6.5K 593 129
                                    

Çığlığın duyulmasıyla kantindeki uğultu bir anda kesildi.

"Sence o çığlık neydi Tamer?"

"Bir kaza oldu galiba."

Oturanlar masalardan kalkıyorlar. Aralarında konuşarak kantinin çıkışına yürüyorlar:

"Bizde mi gitsek?" Dedim.

"Olur gidelim."

Tamer ile sandalyelerimizden kalktık ve kalabalıkla birlikte ön bahçeye çıktık. Herkes arka bahçeye doğru yürüyor, bazıları koşuyordu. Onları takip ediyoruz. Okulun köşesini dönünce orman göründü. Sık ağaçların arasından bizden önce gelenlerin oluşturduğu daire şeklindeki kalabalığa doğru gidiyoruz. Adımlarımızı hızlandırdık.

Kalabalığa vardık. Çok fazla gürültü, bir karmaşa var. Kızların çoğunun ağladığını, erkeklerin renklerinin atmış olduğunu gördüm. Hatta bazı erkekler dahi ağlıyordu. Ne görmüşlerdi ki yüzlerine bu korku, dehşet maskesi yerleşebilmişti? Yüzü sivilceli erkek bir öğrenci, gruptan uzaklaştı ve ağaçların birinin önünde eğildi, kusuyor:

"Burda ne olmuş Tamer?" Gürültüden dolayı sesimi yükseltmiştim:

"Bilmiyorum... dur?" Yanındaki kıvırcık saçlı çocuğun koluna dokundu. Çocuk irkildi:

"Kardeşim ne olmuş?" Çocuk başını iki yana sallıyor:

"Çok kötü... ileride... Yerde yatıyor." Çocuk ağlayacak gibiydi:

"Kim yatıyor? Ne olmuş?"

"Bilmiyorum ama..." Beni görünce sustu. Gözleri irileşti ve arkasını dönüp yürüdü:

"Dur ne oldu?" Çocuk kalabalığa karışmıştı. Tamer bana döndü:

"Galiba benden olmalı." Dedim.

"Ah. Doğru."

"Ben gidip bakacağım." Dedim.

"Tamam bakalım hadi."

Ellerimle önümdeki kalabalığı yararak ilerliyorum. Tamer hemen arkamdan geliyor. Homurdananlar oluyor ama beni görünce hemen susuyorlar. Yüzü çilli kahverengi saçlı bir kız yüksek sesle söylenerek, kendisini ittirene haddini bildireceğini söyledi. Arkasına döndü ve beni gördüğü anda gözleri irileşerek hemen yol verdi.

Ön taraflara yaklaştıkça ilerlemek daha kolaylaşıyor. Öndekiler neler olduğunu görmüşlerdi ve adeta donup kalmışlardı.

Kanı gördüm ve aniden durdum. Aman Allah'ım! Çimenlerin, taşların, ağaçların üzeri hep kan. Ah! Hayır olamaz, olamaz. Ne olmuş bu kıza böyle? Yerde yaralı bir kız yatıyor. Kanlar içinde kalmış. Ağaçtan sivri bir cismin üzerine düşmüş olmalı. Of ne kadar çok kan var. Yaşıyor mu acaba? Şu yanında dikilen beyaz tenli, kızıl saçlı kız çığlık atmış olmalı. Ah, soluk alıyor!... Evet, yaşıyor:

"Yol verin bana! Açılın! Açılın!"

Bu kızda kim? Heyecanlı, titrek sesini duyuyorum ama kendisini göremiyorum: Şurdan geliyor galiba... o tarafta kalabalıkta bir hareketlenme var. Evet bir kız kalabalığın içinde ilerliyor. Açıklığa çıktı ve durdu. Esmer tenli bu kız çığlık atan kızıl saçlı kıza bakıyor:

"Sevda ne oldu? O mesajda yazan..." Esmer kız şimdi çığlık atıyor. Yerdeki kıza kocaman olmuş gözleri ile bakıyordu. Sustu. Ellerini ağzına bastırdı. Başını iki yana sallıyor:

"Ah Derya. Ne oldu sana?" Dedi.

"Onu böyle buldum." Dedi kızıl saçlı Sevda.

"Ah hayır, olamaz."

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin