12.BÖLÜM

4.9K 462 46
                                    

Ön bahçede yürüyorum. Bahçe biraz kalabalıklaşmış. Bazıları bana bakıyorlar. Ömer'in arka bahçe olduğunu biliyorlar.

Galiba Ömer'den hoşlanıyorum. Kendimi kandırmama gerek yok. Of bu hisler, duygular mantığın denetimini hiçbir zaman kabul etmiyorlar. Şuna artık eminim, kalp aklı hiç takmıyor. Kalbin korunma içgüdüsü de yok sanki. Cüretkar, istekli, kendi bildiğini yapmaya meraklı.

Peki şimdi ne olacak? Onunla yakınlaşacak mıyım? Okulda tamamen dışlanacağım kesin. Of asıl canımı sıkan Akif ve Selim. Onları çok seviyorum. Asla müsaade etmezler. Belki de kendi kendime gelin güvey oluyorum. Ömer düşündüğümün aksine benden iyice uzaklaşabilir. Ama sanki o da benden hoşlanıyor gibi. Ya da ben öyle düşünmek istiyorum. Ama bakışı, dokunuşu, sözleri benim hislerimi de coşturuyor.

Ya katil oysa... geçmişte bir kızı öldürmüş diyorlar ama halan okulda okuyor. Üstelik kimse ne olduğunu bilmiyor. Adını internette arattırdım, öyle bir şey olsa mutlaka birşeyler çıkardı. Hayır, ben okuldakiler gibi kendimi rahatlamak için Ömer'i suçlu ilan edemem.

Bu mantıkla okuldan kimseyle konuşmamam gerekir. Belkide katil bizim sınıftan Ramazan'dır. Bu okuldakiler saçmalıyor. Korku vicdanlarının kapısına kocaman kilitler vurmuşlar. Ömer'e insafsızca davranıyorlar. Of, yinede ona dostça davranmak ile yakınlaşmak çok faklı. Neyse, zaten ortada birşey yok. Boş kuruntular ile canımı sıkmaya gerek yok.

Merdivenlerden indim ve ön kapıdan okula girdim. Kantin hemen girişin solunda yer alıyor. Kantine girdim. Ders saati yaklaştığı için iyice kalabalık olmuş. İşte Akif ve Selim camın önündeki masadalar. Masaya yaklaşıyorum. Selim beni fark etti. Dudaklarını birbirine bastırıyor:

"Yağmur maalesef çok geç kaldın. Tostunu kaybettik." Plastik sandalyeye oturdum:

"Kusura bakma Yağmur, Selim senin için kabız olmuş işi uzun deyince soğumadan tostu yemek zorunda kaldım."

"Akif kanka ben onu on dakika önce söylemiştim sanki"

"Neyse çocuklar. Önemli değil yenisini alırım şimdi."

"Sen otur kız, Akif alır. Tostun faili o sonuçta."

"Tabi, Tabi ben alırım."

"Siz oturun çocuklar. Çaylarınız soğumasın. Ben hemen alırım. Zaten çok sıra yok." Dedim ve itiraz etmelerine fırsat vermeden masadan kalktım.

Kantin sırasına girdim. Pek fazla kişi yoktu ve hızlı ilerliyordu. Aklımda Ömer de zaten, hiçbirşeyin farkında değilim. Vücutlarımızın birbirine dokunduğu anları hatırladıkça bir hoş oluyorum.

***

Kantinci Mustafa Abi ile aramızda yalnızca iki kişi kalmıştı ama biranda önüme biri geçti. Sinirlendim. Kaynak yapılır da bu kadar da aleni yapılmazdı ya! Birkaç dakika daha beklerim ama bu yaptığı çok saygısızcaydı. Bunu ona söylemeliyim. Omzuna parmağım değişmişti ki, sanki bunu beklermiş gibi o hızla arkasına döndü.

Olamaz! Cansu. Tuvalette beni yere düşüren kız. Keşke hiç dokunmasaydım. Kapşonunu başına geçirmiş. O olduğu belli olmuyordu:

"Ne oldu kaltak!" dedi. Deli mi bu? Kafayı bana takmış manyak kız. İki elimi havaya kaldırdım ve biriyle hemen arkadaki sırayı işaret ettim:

"Benim için sorun değil ama onların hakkına giriyorsun." Gözleri kısıldı:

"Aklın sıra tüm okulu bana düşman mı edeceksin!"

"Of, peki al tostunu da git başımdan."

"Bana sesini yükseltme!" Üstüme yürüyor. Bir adım geriledim:

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Where stories live. Discover now