31.BÖLÜM

3.7K 290 186
                                    

"Derya'nın hayallerini çaldınız." Deyip karnıma yumruğunu geçirdi ve anında soluğum kesildi.

'Karın boşluğuma geldi.' İnsanların bu cümleyi acı içinde kurdukları zaman neden bahsettiklerini şimdi çok daha iyi anlıyordum. Sevda'nın yumruğu, midemin üst kısmına inmişti ve sanki yumruk derimi delip içeri geçmişçesine canımı acıtmış, soluğum kesilmişti.

Normal de ellerimle karnımı tutup iki büklüm olmam gerekirdi. Zaten yumruğu yediğim anda ciğerlerimdeki tüm hava dışarı boşalmış ve iki büklüm olmak için öne doğru eğilmek üzereydim ama kollarımı sıkıca tutan çocuklar yüzünden bu mümkün görünmüyordu. Nefes alamaz halde bu dayanılmaz acının bir an önce geçmesini beklemekten başka yapacak bir şeyim yoktu.

Biraz sonra acı azalmaya başladı ve öksürerek nefes almaya başladım. Soluklarım düzelirken Sevda'nın eli beni yanağımdan tuttu ve öne eğik kafamı yukarı kaldırdı. Baş parmağı bir yanağıma, diğer parmakları da öbür yanağıma bastırıyordu ve dudaklarım balık ağızları gibi büzülmüştü. Sevda kafasını yana eğerek yüzüne alayla karışık bir merhamet ifadesi yerleştirdi:

"Ah yazık, canın çok mu yandı?" Dedi ve bir anda yüzündeki alaylı merhamet ifadesi kayboldu ve yerine, 'Sana acımıyorum.' Diyen gaddar, merhametten yoksun bir ifade alarak yüzünü bana yaklaştırdı. Sıkılı dişleri arasındaki boşluktan güçlükle çıkan kelimelerle:

"Daha fazla acıyı hak ediyorsun sürtük. Derya'nın bıçakla doğranırken ne kadar acı çektiğini tahmin edebiliyor musun?"

Balık dudaklarına benzeyen ağzım yüzünden anlaşılmaz çıkan kelimelerimle:

"Biz yapmadık." Diyebildim. Sevda şaşırmış gibi gözleri ve ağzı açıldı. Abartılı şaşkınlık belirtileri göstererek Emel'e baktı:

"Emel onlar yapmamış, bak bunu öğrendiğimiz iyi oldu. Boş yere bu kızı da dövecektik." Dedi ve bana dönerek kafasını hafiften yana eğdi:

"Ah canım senden özür dilerim." Yüzü ekşir gibi oldu. Sonra da kolu hızla geriye çekildi:

"Sürtük!" PAT. Tokat sol yanağıma geldi ve kafam sağ tarafıma döndü. Dudağımın kenarının, Sevda'nın eli ile dişim arasında ezildiğini hissettim. Sevda tokatın hemen ardından elleriyle gömleğimin yakasını kavradı ve beni kendine çekip sarsarak:

"Sen bizi salak mı zannediyorsun ha sürtük!" Diye sessizce bağırdı.

Şuanda bizim sınıf hem boştu hem de diğer sınıflarda ders vaktiydi. Yani bağrışı boş sınıfta yankılanır ve öğretmen olduğu için sessizliğin hakim olduğu diğer sınıflarda rahatça duyulabilirdi. O yüzden sessiz konuşuyor ve bağırıyorlardı.

Aslında bu durumdan faydalanıp çığlık atabilirdim ama yanımda durmuş kollarımı sıkıca tutan çocuklar anında elleriyle benim ağzımı kapatırlardı ve Emel, az önce karın boşluğuma inen yumruk ile ağzımdan fırlayan yeşil renkli ve siyah çizgileri olan kumaş parçasını yerden alarak yeniden ağzıma tıkıştırabilirdi. En azından şimdi ağzım serbestti ve rahatça nefes alabiliyordum.

Galiba bir tokat daha geliyordu. Sevda'nın eli bir kez daha havaya kalktı. Hemen gözlerimi kapattım ve kasılan yüzümü sol omzuma çevirerek kendimi tokata hazırladım ama:

"Bu kadar yeter Sevda!" Diyen Emel'in sesi duyuldu ve kapalı gözlerimden bir tanesini açtım. İlk önce Sevda'nın elini gördüm. Havada tehditkar bir şekilde duruyordu. Kafamı biraz daha sağa doğru çevirdim. Emel bir elini Sevda'nın omzu üzerine koymuştu. Sevda isyan eder gibi:

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Where stories live. Discover now