32.BÖLÜM

3.5K 279 68
                                    

Hemen yanımda ikisi karşı karşıya duruyorlardı ve her an öpüşeceklermiş gibi alınları birbirine değecek kadar yüzleri yakındı. Ömer gözlerini Levent'ten ayırmadan:

"Ne oldu?" Diye sordu ve Levent'in yumruklarının sıkıldığını gördüm. Soruyu bana mı Levent'e mi sorduğunu anlayamadım ama hemen:

"Levent beni kurtardı. Bir grup çocuk ölen arkadaşları için beni dövüyorlardı ama Levent tam zamanında geldi. Yoksa daha kötü durumda olacaktım."

Levent bana bakmadan sıkılı dişleri arasından:

"Sen dur Yağmur, ben bunlarla detaylı bir açıklama yapacağım." Yumruklarını havaya kaldırmıştı.

"Levent!" Dedim ve Levent'in bakışları hızla bana döndü. Bunun için kafasını benden tarafa çevirmişti ve kulağının üstüne gelen uzun saçları dalgalanmıştı:

"Sen karışma Yağmur, bu zamana kadar senin hatırına sabrettim ama bu katil olacak herif bana hesap sormaz." Dedi ve yeniden Ömer'e baktı. Ömer:

"Onu neden hemen eczaneye götürmedin?"

Levent şaşırır gibi oldu. Göz ucu ile bana baktı:

"O kadar önemli bir şeyi yoktu."

Ömer gözlerini kapadı ve sakinleşmek için olacak derin bir soluk aldıktan sonra gözlerini açtı:

"Onu hemen eczaneye götürmen ve yaralarına pansuman yaptırıp acısını biran önce dindirmen gerekirdi. Eğer bir daha Yağmur'un canının yanmasına müsaade edersen seninle başka şekilde konuşmak zorunda kalırız."

Levent yaptığı hatanın farkına vardığı için az önceki öfkesi biraz sarsılmış gibiydi. Galiba şimdi kendine kızıyor olmalıydı ama ben Levent'e hiç kızgın değildim. Çünkü Levent ve çetesi için benim yaralarım gülünecek şeylerdi.

Geçen haftalarda bir gün galiba salı günü olmalıydı ama çarşamba da olabilirdi. Ama dur bir dakika çarşamba olamazdı yani kesin salı günüydü çünkü kekeme Koray hocanın dersi o gündü ve sular kesik olduğu için o ders boş geçmişti.

Bu arada suların kesilmesi ile dersin boş geçmesi arasında çok alaka vardı. Koray Hoca yine kekemeliğine şifa olması için yeni bir bitkisel karışım kullanmaya başlamıştı ve yine ishal olmuştu. Sonuçta sularda kesik olduğu için tuvalette mahsur kalmıştı. Biliyordum çünkü dersin ilerleyen saatlerinde sırtında bir damacana su ile sınıfın kapısında beliren adam Koray hocayı sormuştu.

Bende o gün o derste daha Koray hocanın kendisini tuvaletten kurtarmak için sipariş ettiği damacana su gelmeden önce su içmek amacıyla bahçeye inmiştim.

Sular kesikti ama nedendir bilmiyorum bahçedeki çeşmeden her zaman ki gibi su akmaya devam ediyordu. Koray hocanın dersi ilk ders saati olduğu için Akif ve Selim uyku modundaydılar ve benimle bahçeye inmemişlerdi.

Yanımda yalnızca Ömer vardı. Neyse işte, suyumu içtikten sonra Levent ve çetesini görmüştüm. Tam o anda Oğuz, Murat'ın suratına yumruk atmıştı ve çocuğun dudağı patladığı halde hepsi de kahkahalar ile gülmüştü. Yani bu yüzden Levent benim yaralandığımı unutmuş olmalıydı. Bu tür yaralar onlar için kahkaha sebebiydi.

Ömer ve Levent hala birbirlerine öfke ile bakmaya devam ediyordu. Hazır Levent'in öfkesi de sarsılmış iken onu hemen sınıftan göndermem gerekiyordu ama buna gerek kalmadı. Levent işaret parmağını Ömer'in göğsüne bastırarak:

"Gözüm üstünde" dedi. Sonra da bana dönerek:

"Sen hiç endişelenme Yağmur bu olanlar bir daha asla tekrarlanmayacak. Kimse üçünüze bir daha karışmaya cesaret edemeyecek." Dedi ve aklıma fotoğraf geldi. Hani Levent az önce beni kollarımdan tutan o iki çocuğun fotoğrafını çekmişti.

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora