10.BÖLÜM

4.5K 385 43
                                    

Ömer'le sıramızda oturuyoruz. Sınıfta kimse yok. Ona doğru dönüyorum. Ömer de bir değişiklik olmuyor. Hafifçe öksürüyorum ama o hala kitabını okuyor. Bu teneffüs onunla mutlaka konuşacağım.

Sağ elim açılıp kapanıyordu. Ona dokunmaya karar vermiştim ama bir türlü cesaret edemiyorum. Duvardaki saate bakıyorum. Zilin çalmasına 3 dakika kalmış. Daha fazla zaman kaybedemem. Bu boş sınıfı bir daha bulamayabilirim. Derin bir soluk alıyorum ve koluna hafifçe dokunuyorum:

"Şey, dün ben seni kırmamıştım. Bugün de sen beni kırma, konuşabilir miyiz?"

Gözleri kitabından koluna, elimin dokunduğu yere kaydı. Sakin görünüyordu ama onu sinirlendirmemek adına hemen elimi çektim. Eli sıranın altına uzandı. Ne yapıyor? Uzun bir kitap ayıracı çıkardı ve kaldığı sayfaların arasına ayracı yerleştirip kitabı kapatarak çantasına koydu. Ayağa kalktı ve sıranın arkasından dolaşarak yürümeye başladı.

Ağlamak istiyorum. Yine öylece gidiyordu. Gözlerimde dolmuştu. Kendimi ret edilmiş gibi hissediyordum. Çok saçma bir düşünce olduğunu biliyordum ama bu hissin beni ele geçirmesine engel olamıyorum. Bozulmuştum ve içimde bir duygu uyanmıştı. İNTİKAM. Evet, ondan intikam almak istiyorum. Öfkeyle ayağa fırladım:

"Benim sayemde dışarıda olduğunu unutma! Ama şimdi bende Müdürün yanına gidiyorum. O gün sınıfta yanında olduğumu söyledim ama eksik yerler kaldı. Mesela, müdürümüz senin yanında yalnızca beş dakika kaldığımı bilmiyor. Bakalım o zaman ne yapacaksın!" dedim.

En öndeki iki sıranın arasında durmuştu ama ben, hızlı adımlarla kapıya doğru yürümeye başladım. Yanından geçerken kolumdan yakaladı.

Bana bakıyor. Dudağının kenarında bir gülümseme belirdi.

Kolumu çekiştirerek kurtarmaya çalıştım ama başaramadım. İnledim. Kolumu sıkmıştı.

Arkamdaydı. Bir eliyle ağzımı kapatırken, diğer kolu vücudumu sararak hareketsiz bırakmıştı. Kımıldayamıyorum. Tahmin ettiğimden daha güçlüydü. Beni cama doğru sürüklerken, ağlamaktan başka hiçbir şey yapamıyorum. Öğretmen masasının hemen yanındaki cam açıktı.

Şimdi kucağındayım. Ayaklarımı camdan dışarı sarkıtırken, gözlerim sınıftaki saate kayıyor. Teneffüs zilinin çalmasına yirmi saniye kalmış. Onu yirmi saniye oyala bilirsem, belki çalan zil onu bu işten vazgeçirebilirdi.

Bacaklarım biraz daha dışarı çıkarmak isterken, kollarımdan bir tanesi kurtuldu ve pencereyi tuttum ama bu direnişim kısa sürdü. Şimdi bacaklarımın tamamı dışarıdaydı. Zil her an için çalabilirdi. Allah'ım ölmek istemiyorum!

***

Kafamı cama vurdum gözlerim açılırken. Koltukta hızla doğrulunca yanımda oturan teyze de irkilmişti. Kısık uykulu gözlerimle otobüsün içine bakıyorum. Hafif bir şaşkınlık, küçük bir şok ve boyun ağrısı hissediyorum. Uyuyakalmışım. Akif ve Selim arkalarda olmalı. Boynumu ovalıyorum. Ne kabustu ama... Hep Selim aklıma soktu pencereden seni atar falan diye... ne saçmalık. Of boynumda fena tutulmuş. Esniyorum ve kafamı cama dayıyorum. Sürekli değişen, görünüp hemen kaybolan insanlara, yapılara, ağaçlara, arabalara dalgınca bakıyorum.

***

Neden bu kadar etkilendim? Keyfim hiç yok. Galiba alışkanlıktan olmalı. Benimle hiç konuşmasa da yanımda oturmasına alışmışım. Acaba neden okula gelmedi? Yoksa okulunu mu değiştirecek? Yok değiştirmez bence, öyle birşey yapacak olsa sene başında naklini başka okula aldırırdı. Bugüne kadarda okula hiç gelmemezlik etmemişti. Şu son cinayet keşke hiç olmasaydı.

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin