5.BÖLÜM

4.1K 358 72
                                    

Öğlen arasında Selim'le okulun kantininde tost sırasında bekliyoruz. Aslında Selim'le okulun çevresindeki yemek yerlerini keşfetmeyi planlamıştık ama hava muhalefeti nedeniyle başka bir güne kalmıştı:

"Of Selim, bu sıra hiç bitmeyecek."

"Söylemekten nefret ediyorum Yağmur ama Ben Sana Demiştim."

"Haklıymışsın. Sanki bedava tost dağıtıyorlar. Şu sıranın uzunluğunda bak."

"Sen git otur kız ben beklerim."

"Oturacak yerde kalmamış. Baksana tüm masalar ve sandalyeler dolu."

"Tüh. Baştan akıl edemedik. Ben sırada beklerken sen bize masa tutardın."

"Şu öndeki arkadaşlarına para verip tost aldıran uyanıklarada gıcık oluyorum. Hep onlar yüzünden sıra bitmiyor. Baksana milletin gözünün içine bakarak nasılda parayı yüzsüzce uzatıyor." Dedim. Selim sırada benm önümde duruyodu ama benimle konuştuğu için bana doğru dönmüştü. Sözüm üzerine hemen arkasına döndü:

"Hop kardeş Hop... evet sen. Ayıp oluyor kanka. Bak kaç dakikadır bekliyoruz."

Oğlan işine bak dercesine elini salladı. Arkadaşına döneceği sırada gözleri bana takılı kaldi. Kaşları havaya kalktı. Selim'e baktı. Tamam dercesine başını salladı ve arkadaşına uzattığı parayı cebine soktu ve gitti. Gözlerimi devirdim. Mal bunlar. Hala beni Ömer'in sevgilisi zannedip korkuyorlar. Ömer nerede acaba? Yine arka bahçeye gitmiş olamaz. Yoksa arka bahçede mi?

"Sıra hızlandı sanki Yağmur?"

"Evet haklısın." Birkaç adım daha ilerledik:

"Şu köşede oturan, çığlık atan kızıl saçlı kız... Sevda değil mi Selim?"

"Hangisi?"

"Şu işte, ayakta duran kıvırcık saçlı oğlanın orada. "

"Tamam gördüm. Yok o değil."

"Ama çok benziyor. Emin misin?"

"Evet eminim. Çünkü onlar Derya'nın cenazesindeler."

"Ah. Bugün mü gömülüyor. Neden okuldakilere söylemediler?"

"Bilmiyorum. Belki öğrencilerin psikolojisi etkilenmesin diye olabilir. Bende tesadüf eseri öğrendim."

"Yazık kıza. Şu aşağılık katili bulsalarda cezasını çekse."

"Katil belli aslında."

"Selim önyargılı olma lütfen."

"Tamam tamam, neyse boşver. Sırada geldi sayılır."

Sonunda Selim'le tostumuzu ve ayranımızı alabildik ama bu seferde oturacak masa bulamadık. İçerinin boğucu, gürültülü havasında ayakta beklemektense, tostlarımız elimizde Selim ile bahçeye çıktık.

Yağmur dinmiş, yerler ıslak, gökyüzü kara bulutlarla kaplıydı. Selim bir koluma girmiş, bahçeyi bir ucundan bir ucuna yürüyor, tostumuzu yiyip, ayranımızı içiyoruz:

"Arka bahçeye gidelim mi?" Dedim.

Öksürük krizine tutuldu Selim. Ben sırtına vururken ayranından koca bir yudum içti:

"Yağmur galiba sen yaşamak istemiyorsun?"

"Abartma Selim."

"Arka bahçeye gitmek, alevler içindeki bir ormana girmek kadar çılgınca birşey olur Yağmur."

Ne demek istediğini anlıyorum. Zaten tenha olan arka bahçe, o olaydan sonra artık ıssız bir yer haline gelmişti ve okulumuzda bir katil var.

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Where stories live. Discover now