30.BÖLÜM

3.7K 302 94
                                    

Kapıyı açtığım anda duvara toslamış gibi oldum ve hemen kolumu gözlerime siper ettim. Çünkü beklediğimin aksine odam karanlık değil, sanki güneş odama konuk olmuşçasına parlak bir ışıkla doluydu ve koridorun karanlığından sonra bu ışık gözlerimi çok fena acıtmıştı.

Odamın kapısı önünde durmuş, gözlerimin ışığa alışmasını beklediğim o bir kaç saniye içinde korku ve panik karışımı bir duygunun içimde, ileri sarılmış bir kamera kaydı hızıyla çabucak büyüdüğünü hissediyordum.

Her şey ortadaydı. Halam bana oyun oynamıştı. Aynen ilk mesajda söylediği gibi eve gelmişti ve hastaneye gitmeden önce bahçede ben kusup dururken Ömer'i görmüş olmalıydı.

Bu kadarı da onun için yeterli olurdu ama Ömer ile ilişkimin düzeyini öğrenmek için beni yanıltan o mesajı atmıştı. Çünkü bana sorduğu vakit, Ömer'in okuldan arkadaşım olduğunu ve yolda karşılaştığımız yalanını söyleyebileceğimi düşünmüş olmalıydı ama ben mesajı ile onun evde olmadığını düşünecek ve Ömer eve davet edince inkar edilecek bir durum kalmayacaktı.

Ömer'in koridorda benden ayrılıp lavaboya gitmesi iyi olmuştu ve bunu fırsata çevirebilirdim ama halam eğer biz hastaneden gelene kadar camda beklememiş ya da tam biz bahçe gireceğimiz anda içine doğmuş gibi pencereden bakmadıysa bir fırsatım olurdu.

Halama söyleyeceğim yalan bir anda aklıma gelmişti ve oldukça basit, halamın ben ve Ömer hastaneye gitmeden önce bahçede gördüklerini inandırıcı şekilde açıklayacak mükemmellikteydi.

Halama karşıdan karşıya geçerken bana bir motorun çarptığını ve sürücünün beni bahçeye kadar getirdiğini, kusmaya başlayınca da beni hastaneye götürdüğünü söyleyecektim. Allah'tan acil de kayıt olduktan sonra verilen ve üzerinde sıranızın, bilgilerinizin yazdığı o küçük kâğıdı atmamıştım. O kâğıdın şahitliğinde her şey daha kolay olacaktı.

Ömer'e gelince, lavabodan çıkınca mutlaka sesimizi duyacağına ve halama görünmeden evi terk edeceğine emindim.

Kolumu yavaşça gözlerimin önünden indirirken, ışığa alışmaya çalışan gözlerim titreyerek açılıyordu. Halam da aslında tasarruflu kadındır. Herhalde bana güzel bir karşılama töreni hazırlamak için olacak odamdaki beş ampulün hepsini birden yakmış olmalıydı.

"AhaFjfjrhdsjaj" diye bir ses duydum ve dondum kaldım. Ağzı tıka basa halde konuşmaya çalışan bir insan sesine benziyordu ya da dili tam dönmeyen bir insan da bu şekilde konuşurdu. Kalp atışlarım hızlandı. Yoksa halam kalp krizi mi geçiriyordu! Kolumu hemen gözlerimin önünden çektim ve yatağıma baktım ama ışığa hala alışmayan gözlerim kısıktı.

Yoğun ışıktan dolayı gözlerim fazla kısıktı ve hem bu aralıktan hem de gözlerimin yaşlarla dolmasından tam göremesem de yatağımda birisi uzanıyordu. Ah ya! Haklı olmalıydım. Halam yatağımın üzerinde can çekişiyor olmalıydı:

"Aksjdjnsk" aynı boğuk anlaşılmaz sesi yine duydum. Galiba halam yardım istiyordu. Hemen iki elimin avuç içleri ile gözlerimi ovaladım ve ikisini de kocaman açtım ama yine şaşkınlık bana güçlü bir şamar attı.

Halam değildi. Yatağımın üzerinde Selim ve Akif vardı. Bu anda bir kaç duyguyu peşi sıra yaşadım.

Önce şaşkındım sonra bir rahatlama vücudumu sardı. Rahatlamıştım çünkü halam kalp krizi filan geçirmiyordu ve odamda yoktu. Yani hastaneye gitmeden önce attığı mesaj doğruydu ve eve gelmemişti.

Bu rahatlamadan sonra öfkelenmeye başladım. Birincisi halamı odamda zannettiğim için gecenin bu saatinde az kala korku ve heyecandan kalp krizi geçirecek hale gelmiştim. İkincisi ve en önemlisi, Ömer ile baş başa kalma hayallerim Akif ve Selim yüzünden hayalden öteye geçemeyecekti.

İYİ, KÖTÜ VE AŞK(Kitap Olacak. Haziranda bölümler kalkıyor.)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin