35- Öfke

5.3K 569 490
                                    


Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın. Keyifli okumalar cadılarım

🪐

35- Öfke

"Ne kanatlarım var ne sesim."

Eğer kendini yüksek bir binanın çatısında bulsaydın ve yaşamın adım adım dolaştığı şehir ışıkları olabildiğince uzak olsaydı, ölümü düşünseydin en çok... bulutların sisli görüntüsü içinde aklına ilk kim gelirdi?

O tek bir adımı atmadan, gözlerini ölümün sonsuz huzuruna kapatmadan önce ne hissederdin, hangi ânı tüm ışıkları söküp alırdı sende? Kalbin paramparçayken ve bedeninin içindeki bütün kemikler kırk yerden kırılmış gibi hissettirirken nefes almak zordur, bilirsin. Böylesine kırılgan bir ruha sahipken ve buna rağmen onlarca defa kırılmışken, kimin üzülmemesini umut ederdin?

Geriye dönüp baktığın buğulu ve çürük kokusuyla dolu bir geçmiş seni pençeleriyle tutuyor, karanlık bir pişmanlığın içine sürüklüyorsa daha ne kadar öylece durup bekleyebilirsin ki? Bir gün ışıklar sönecek ve sahne tamamen karanlığa dönecek, bir gün o binanın çatısından atlayacaksın. Hep böyle düşündün değil mi, bir gün gideceğim dedin.

Nefes alan herkes almaya devam edecek, kalbini parçalamış her kelime söylenmeye devam edecek, ruhuna ve belki de bedenine vuran her sert darbe yıkmaya devam edecek. Üzerine atılan taşlar hiçbir zaman yitip gitmeyecek, anlamıyor musun?

Eğer sen kalıp savaşmazsan bu gösteri hep böyle devam edecek. 

O zaman filmi başa sar ve attığın adımı geri çek, henüz kemiklerinin parçalanmadığı ama içinde kırık bir kalbi taşıdığın ana dön. Sen iyileştirmediğin zaman ölüm kalbini iyileştiremez. Kesici kelimeler sen ortalıktan kaybolduğun an yok olmaz, seninle birlikte sonsuza dek gelir ve hep başa sarıp durur. Kendin için savaşmazsan kimse senin için savaşmayacak.

Kalbim ne istiyordu emin değildim ama savaşmak istediğini biliyordum, çabalamak, daha fazla yorulmak, denemek, denemek ve tekrar denemek. Kızılca'nın akşam havasının indiği caddede sokak lambaları pencereye yansıyordu. Ve Teoman'ın gelişine bu kadar sevineceğimi bilmiyordum, içimde beni bile şaşırtan bir duygu nefes almaya başladı.

''Teoman evi biliyor muydu ki?'' diye sordu Zahra, Evren'in yanına geçip oturunca Evren başını iki yana salladı.

''Teo bu. Öğrenmiştir bir şekilde.'' dedi ve ayağa kalktı.

Derin, ''Bora'dan bir haber almış mıdır acaba?'' diye sordu. Meraklı gözleri Evren'in üzerindeyken Evren kapıyı açmak için koridora yöneldi, yüzünde isteksiz bir ifade vardı. Koridora çıktıktan bir süre sonra kapının açılma sesi geldi. Birkaç konuşma duyuldu ama sessizlik aramıza sinsice yerleşmeye başladı.

Zahra hiçbir şey söylemeden mutfağa girdiğinde ben de salondan çıktım ve Teoman'ın yüzünü görmek için kapıya yöneldim. Ona sarılmak istiyordum, daha önce hiç bu kadar güçlü bir istek duymamıştım.

Aralarında nasıl bir sorun vardı bilmiyordum ama Teo öylece kapının dışında bekliyordu. İçeri girmiyordu. Dağınık siyah saçları birer Yunan savaşçısının heykeli gibi yüzünün çevresine dağılmıştı.

''Bir sorun mu var?'' İkisi de bana baktığında Teoman kapının ardında, yüzünde sert bir ifadeyle bakıyordu. Ellerinden birini kapının kirişine yaslamıştı.

''Bir sorun yok, Teoman seni görmeye gelmiş.'' dedi Evren, bu durum hoşuna gitmemiş gibi görünüyordu.

Kapıya yaklaştım, ''Hoş geldin.'' dedim anlamsız bir çekinmeyle.

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİWhere stories live. Discover now