69-Son Perde

4.7K 526 369
                                    

Son Bir

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Son Bir

"Hissettiğim her şeyi yazmıyorum artık,
korkuyorum, sıkılıyorum, çekiniyorum. Kendime izin versem kelimelerin ağırlığında boğulacağım sanki...''

SY

Yazar'ın anlatımıyla.

Zayıf, silik bir ışık belidi gökyüzünde. Geceyi esir almış yoğun karartı, dağların, denizlerin ardından tepeye doğru süzüldü. Bir çarşaf gibi gökyüzüne serilmiş bulutlar, saklandıkları yerden görünmeye başladı. Güneş doğuyordu. Kokusu her yere yayılmış keskin çimenlerin rengi açık bir yeşillikle parlamaya başladı. Bu parlamayla ağaçların ardında saklanan ormanın ruhu ışık kümeleriyle hayaletleri uzaklaştırdı. Kış soğuğunu usulca dağıtan güneş ışığı utançla süzüldü. 

Bir savaş bitmişti. Kimsenin bilmediği, duymadığı ve asla anlayamayacağı gizli bir savaş, sona ermişti. Tanrı'nın ruhu yer yüzünde bütün bir havada varlığını korurken ölümün kokusu bütün bir şatoyu ele geçirmişti. Zamanla büyük, görkemli koridorlar temizlendi. Kan, yerini parlak zeminin yansımalarını bıraktı. Merdivenlerdeki hoyrat toz birikintileri de zarifçe silindi. Sanki savaş alanı değil de yüz yıllık bir barış ortamıymış gibi her yer sessizleşti. Bütün ölüler, hiç saygısızlık görmeden şatonun ardındaki vadiye gömüldü.

Yankı, başındaki taç ile o vadiye bakarken onlar için içinden bir dua mırıldandı. Altın rengindeki pelerini omuzlarından aşağıya dökülüyordu. İyileşmişti, ayakları yere sağlam basıyordu. Saçlarındaki altın tutamlar ve gözlerindeki hayat dolu yeşil parıltı; kutsallığını ortaya seriyordu. Tanrı'nın adaletine her zaman güvenmişti ve haklı da çıkmıştı. Buradaydı işte, altınla donatılmış bu şatonun içinde, düzeni korumak için savaşan askerleriyle birlikteydi. Önce kuralları değiştirecekti, çünkü önemli olan kişinin ne olduğu değil; kalbinin içindekilerdi.

Adımlarını her attığında şatonun zemininde ağır bir ses hafifçe duvarlara vuruyordu. Ve Yankı, bunlar için kime teşekkür edeceğini biliyordu. Teoman. Zihninde yankılanan bu isim onu histerik bir şekilde güldürdü. Nasıl oluyordu da kızıl gözlere, bitmek bilmez nefrete ve doyumsuz hırsa sahip biri onun gibi bir savaşçının hayatını kurtarmış oluyordu?

Adımlarını ok dersleri alan yeni avcılara doğru çevirdi, büyük alanda kusursuz bir sıraya dizilmişleri. Henüz hepsi birer çocuktu ama gözlerinde yaşlı birer ruhun zekasını taşıyorlardı. Onlara öğrettiği ilk şey, görüntünün aldatıcı olduğuydu. Eline büyük bir yay aldı ve öğrencileri onu izlerken elli metre ötedeki hedefine oku yöneltti. Oku serbest bırakmadan önce  dudaklarından şu kelimeler çıktı, ''Düşman kılıklı bir iblisin aslında bir kurtarıcı, dost görünümlü bir meleğin de aslında yıkıcı olup olduğunu asla bilemezsiniz.'' Havada ışık gibi ilerleyen ok, uzakta bekleyen hedefi hiç ıskalamadan vurdu.

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİWhere stories live. Discover now