48-İçgüdü

4.9K 560 341
                                    

Lütfen oy ve yorum verin.  Sıralamalardan düşüp duruyoruz. :(

Soru: Barlas, biraz sevdiğin kızdan bahsetsene.

B: Utangaç, küçük bir gülümseme ve cesaret dolu, meraklı bakışlar. Yüzünden eksilmeyen hayat dolu bir ifade ve kahverengi gözlerine yansıyan küçük parıltılar...

Onu bu kadar mutlu eden ne, güldüren kim bilmiyorum ama sebebi ben olmadığım için çoğu zaman kendi kıskançlığımda nefessiz kalıyorum. O ben olabilirdim diye düşünüyorum. Onu güldüren, mutlu eden... Fakat o tamamen başka bir dünyaya ait.

Önemsiz bir yerde öylece bekliyor ve bir anda o yer hiç olmadığı kadar değerli oluyor. Kelimeler, o söylediğinde anlam kazanıyor. Varlığı dünyanın hiçbir kirine bulaşmıyor. Ben ise var olduğum yere ölüm götürüyorum. Dünyanın bütün kirini avuçlarımda saklıyorum.

Bazen durup sadece izliyorum onu, tek başına bahçede kitap okurken ya da arkadaşları ile kahkaha atarken. Beyaz teni güneşe duyarlı, hemen kızarıyor. Kahverengi saçları öyle düz ki, akan durgun bir nedir gibi. Güneş vurduğunda diplerindeki sarı tonlar ortaya çıkıyor. Onunla konuşamamak boğazıma doğru yükselen bir acı hissettiriyor ama en azından var olan birkaç anıya tutunuyorum. Adımı söylediğini duyduğum için mutluyum.

O, odasında sessizce uyurken ben dışarıda ay ışığını izliyorum. Onu özlüyor gibi hissediyorum ama duyguların çoğunu hatırlamakta bile zorlanıyorum. Bomboşum, içimdeki karadelik güzel olan her şeyi yutuyor.

Ve sanırım sırf onun kokusunu taşıdığı için Arin'den sonsuza kadar nefret ediyor olacağım. Onu ve duyguları bana hatırlattığı için...

Keyifli okumalar.

Keyifli okumalar

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

48- İçgüdü

"Sonsuz bir düşüşte sonsuz bir döngü."

"Tutunma artık, bırak."

Ay ışığı odanın içine dolup dakika dakika çekilirken perdenin yerdeki küçük toz parçalarına değişi gibi, ışık değdi tenime. Ruhumun üzerine çöken toz birikintisi ise kalıcı bir hale gelmiş, benliğime yapışmıştı. Temizlemek için uğraşmamıştım hiç, bırakmıştım geçmiş öylece toz olup biriksin üzerimde. Perdeden bana yansıyan ışık süzüldü yavaşça, saatler geçti; benden ayrılıp oturduğum koltuğa sürüklendi. Ve ben hiç hareket etmeden izledim. Zaten bütün hayatım izlemekle geçmişti. Yine aynısını yaptım.

Yankı'nın uyuduğu odada, eski ve sert koltukta hareket etmeden oturuyordum. Önümde uzunca bir pencere duruyordu. Uzunlamasına inen perdeler eskimiş, neredeyse kremsi bir solgunluğa ulaşmıştı. Pencereyi örten kare şeklindeki korkuluklar olduğum alana şeklini bırakıyordu. Duvara dayalı yatağın üzerinde Yankı uyuyordu ama kendimi yapayalnız hissediyordum.

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİWhere stories live. Discover now