60-Gece

5K 536 285
                                    

Beklettiğim için üzgünüm.
Yukarıdaki müziği açmayı unutmayın.
Benim için bir şarkı bırakın.

sizi seviyorum

sizi seviyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

60- Gece

"Çölde yolunu şaşıranlar gibi biz şimdi zaman içinde kaybolmuş kimseleriz."

Ahmet Haşim

Havada süzülen soğuk, ıslak hava diğer yağmur damlaları ile birlikte cama vurdu. Teoman yüzüme bakarken içimde hissettiğim duygular da tıpkı onlar gibi kalbimde birer ritim oluşturdu. Kimseye güvenmemeyi öğrenmiştim, çok küçük yaşta. Fakat son zamanlarda oradan oraya sürükleniyordum. Diğerlerine güvenmeyi nereden öğrenmiştim?

"Teo," dedim tereddütle. Bakışlarından kaçmak için direkt önüme, göğsüne baktım. "Bana dürüst olacağına söz verir misin?"

Tepkisini görmek için gözlerine baktım. Siyah kara delikler merakla yüzüme bakarken tereddüt etti. Kabul etmeyeceğini ve öfkelenip odadan çıkacağını düşündüm. Ve bunu bekledim de. Oysa o, öylece önümde durmaya devam etti. Dik duruşu, kendinden emin bir şekilde bana baktı.

"Söz veriyorum, anlat lütfen." dedi.

Yüzümde dolaşan gözleri meydan okur gibiydi. Ben ise söyleyeceğim şeyleri reddetmesini ve gerçek olmadığını söylemesini istiyordun.

"Vampirlerle herhangi bir anlaşman var mı?"

Başımı kaldırıp yüzüne bakarken dışarıda hava gittikçe karardı. Belki de odanın içindeki havaydı kararan. Karşımdaki siyah gözlerin üzerinde yavaşça çatılan kaşlar, içimdeki korkuyu büyüttü. Doğru olmadığını söylemesi gerekiyordu.

"Açıklamama izin verecek misin?" diye sordu. Kendimi geri çekilmek isterken bulsam da durup açıklamasını istedim. Öylece ikna edilmek için duruyordum sanki.

"Bana her şeyi anlat." dedim net bir sesle. "Her şeyi."

"Anlaşma yaptık ama bu onları bizden uzak tutmak içindi." diye başladı. Tedirgin değildi, kendine güveniyor ve her kelimesini ciddiyetle kuruyordu. "Anlaşma benim avcılar konseyinin başına geçmem ile ilgili. Büyükbabam böyle olmasını istiyor...."

Başımı iki yana salladım. "Yankı'nın ölmesini bu yüzden istedin." dedim.

"Hayır," diye yanıtladı ciddi bir şekilde. "Yankı'nın bununla bir alakası yok, onu kendi varlığı için olarak sevmiyorum."

"Ne fark eder?" diye sordum. Bakışlarım değişmiş olacak ki yüzüme daha dikkatli baktı. "Her şekilde onu bir tehdit gibi görüyorsun. Teo bu...''

''Bu savaşta senin yanındayım, başka kimsenin değil.'' dedi daha da ciddileşerek.

''Onlarla bir anlaşma yaptığını söylüyorsun, Yankı'nın ölmesini istiyorsun, diğer herkese karşı tepkilisin ve nedenini asla anlamıyorum...'' beni bunaltan, ruhumu çekip küçücük bedenimden çıkarmak istememe sebep olan bir sıkıntı hissettim. Yine de kelimelerimi söylemeden edemedim. ''Neye inanmamı bekliyorsun?''

''Sence onların tarafında olsaydım burada sana bunları açıklıyor olur muydum?'' diye sordu.

Neye inanacağımı bilmiyordum. Ona baktığım zaman kalbim bağıra çağıra güvenmemi söylüyordu. Ama bütün mantığım yapbozun parçalarını birleştiriyor ve onu 'kötü adam' olarak gösteriyordu. ''Eğer dediğin gibi onarla olan anlaşman sadece bir yanıltma aracıysa, o zaman Yankı'yı iyileştirmeme yardım et' dedim.

''Yardım edeceğimi söyledim, bunun için çalışıyorum.'' dedi sakin bir tavırla.

''Hemen başlayalım, ben de yardım edeceğim. Bir an önce ne yapmamız gerekiyorsa yapalım.'' dedim. Vereceği cevaba göre ona güvenip güvenmeyeceğime karar verecektim.

''O kadar kolay değil, önce avcılar konseyini ele geçirmemiz gerekiyor.'' dedi. Çekik gözlerinde ufak da olsa tereddüt gördüm. ''Öyle bir anda aralarına dalamayız.''

''Teo!'' dedim öfkelenerek. ''Yankı en fazla bir hafta içinde ölecek, bekleyemeyiz. Anlaşma yapmışsınız madem, söyle bir an önce ne yapacaklarsa yapsınlar.''

''Üzgünüm.'' dedi ama sesi üzgün değil, otoriter çıktı. ''Elimde olan bir şey değil, hiçbir şey yapamam.''

''O zaman benden sana güvenmemi bekleme.'' dedim acımasız bir şekilde. İçimde oluşan acıya rağmen gözlerindeki hayal kırıklığını görmezden geldim. ''Biliyorum en büyük suçlu benim, çemberi oluşturmalıydım, onu hayata döndürmeliydim ama...''

''Çember olsaydı eskisi yaşayabileceğini mi sanıyorsun?'' diye sordu. İkna edici sesi ruhumu okşadı. Bir iki adım attı ve yanıma iyice yaklaştı. ''Arin onların tarafında olsaydım gözlerinin içine böyle bakabilir miydim sanıyorsun, sana bu kadar yakın olabilir miydim?''

''Teoman, lütfen...'' dedim başımı başka tarafa çevirerek.

''Bana bak,'' dedi. Sesi hayal kırıklığı doluydu ama tavrını korumaya devam ediyordu. Parmaklarıyla yanaklarımı hafifçe tutup yüzümü kendisine çevirdi. ''Anlaşma senin içindi, seni rahat bırakmaları ve işimizi kolaylaştırması için. Yankı'yı sevmediğim doğru ama asla ihaneti düşünmedim.''

''Teo,'' dedim acı dolu bir sesle. ''ölecek ve bunun sebebi tamamen benim, bana engel oldun.''

''Çünkü değişmeni istemeyecek kadar bencilim. Ruhunun şimdi olduğu gibi kalmasını istiyorum, benim tanıdığım gibi... Her zaman benim tanıdığım Arin'im olmanı istiyorum.''

Kelimeler zihnimde döne dolaşa varlığıma karıştı. İçimde beni ağlatabilecek kadar güçlü bir şey hissettim ama akıntıya kapılmaya öyle korkuyordum ki yüzümden elini çekmesine izin verdim. Ona öylesine büyük bir arzuyla sarılmak isterken benden uzaklaşmasına izin verdim.

''Sana güvenilir olduğumu kanıtlayacağım.'' dedi. Son kelimeleri buydu. Ona cevap verecek olursam içimdeki mantığı tamamen dağıtırdım. Bu yüzden sustum, bir defa da olsa mantıklı ve gerçek bir karar vermek istedim.

Oysa adımları benden uzaklaştığında kendimi yere dağılmış gibi hissettim. Bütün güvenim de benimle birlikte parçalara ayrılmıştı.

Bölüm sonu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm sonu.

Yeni bölümü bugün tekrar yayınlamaya çalışacağım.

Lütfen oy vermeden ve yorum yapmadan geçmeyin.

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİWhere stories live. Discover now