18- Rüya

6.9K 670 787
                                    

Bölüm müziği, Look What You Made Me Do açalım, rahat bir yere geçelim. Oy ve yorum vermeyi unutmayalım.💚

İthaf sellinesen bebeğim için.


Keyifli okumalar cadılarım 🕷️

Keyifli okumalar cadılarım 🕷️

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

18-Rüya

''Gögsünün içinde durmadan atan kalbini dinle, ne olursa olsun.
Onu susturma sakın, kırılırsa kaybolursun.''

Derin bir uykuya daldığımda saat gece yarısını çoktan geçmişti. Üzerimdeki örtü bir aleve dönmüş, bedenimi sarıyordu. Daha önce kendimi hiç bu kadar karmaşık bir kabusun içinde bulmamıştım, öylesine gerçekçiydi ki; kaç defa irkilerek uyandığımı sayamadım.

O hafta tümüyle Teoman'dan uzak durduğum ilk haftaydı. Bunun sebebi öğüt dinlemem değil, Teoman'ın beni yok saymasından kaynaklıyordu. Kendimi onun olduğu her yerde görünmez hissediyordum, bunun zoruma gitmediğini söylersem yalan olurdu ama yalandan kim ölmüştü ki! Umurumda bile olmadığını ve uzak olmasına memnun olduğumu söyledim Derin'e. Hem de yüzümde gerçekçi bir gülümsemeyle. Bakışının bana değdiği tek an, Oktay Bey'in felsefe ödevini dosya halinde ona sunduğumuz andı. Nefes almayan ruhu gözlerinin ardından hiçbir şeyi göstermiyordu, her zamanki kapalı kutu tavırları etrafa buz gibi bir hava yayıyordu.

Evren'in söylediklerine hak vermeye başlamıştım. Teoman, insanı kendisine çekiyordu ve bunu hisseden tek kız ben değildim. Okuldaki kızların kendi aralarında onun düzgün, uzun bacaklarından ve gür saçlarını düzeltme şeklinden bahsettiklerini duymuştum. Geniş omuzları ve dudakları için onlarca şey söylediklerini duymuştum. Ama benim zihnimde yer edinmiş ve görmek için bakışlarımı yönelttiği şey her zaman elleri oluyordu.

Yüzükleriyle ya da yüzükleri olmadan, her şekilde karakalem çalışması kadar mükemmel duruyorlardı.

Bazen Barlas ve Can ile kantinde oturduğunu ve konuşma arasında güldüğünü görüyordum, kısılan gözleri güzeldi ama sandalyenin kolluğuna dayadığı dirseğiyle ellerini çenesinin altına koyuşu onu masum küçük bir çocuk gibi gösteriyordu. Dürüst olmalıyım, onu izlemek hoşuma gidiyordu. Bunu her yapışımda ve onunla ilgili her küçük şey söyleyişimde bunu fark etmiş olduğunu düşünmeden duramıyordum. Sırf fark edecek diye kendi içimde bile onun hakkında konuşmamaya çalışıyordum.

Ne aptalca ama!

Ayrıca Peri ile de aramız giderek düzeliyor gibiydi. Her ne kadar üzerimdeki şoku atamasam da kendime eski cadı hikâyelerini anlatan bir kitap aldım ve hayatıma bu şekilde devam etme kararı verdim, gerçeklerden kaçamazdım. Bana bu cesareti verdiği için Evren'e minnettar hissediyordum. Tüm hafta olmasa da son birkaç günü Peri'nin yanına oturarak geçirdim, pek fazla konuşmuyorduk ama en azından ona bir adım atmıştım. O da bana verdiği deftere rüyalarımı yazdığımı görünce gülümsedi; bu da onun attığı bir adımdı.

KÖTÜLÜK KELEBEKLERİWhere stories live. Discover now