Koparılmış Kalpler 37

2.4K 1.2K 119
                                    

Selam biricik dedektiflerim, sevgililer gününe özel, romantikli başlangıçlı bölümünüz hazır.

İyi okumalar 💐

Savaş;

Bazen bir kelimenizin, karşınızdaki insanda yaptığı etkiyi görmek bile mutlu eder sizi. Karşımdaki ilgiye muhtaç kadının, sözlerimden sonra gözlerinde oluşan o parıltıya bakmak dahi tatmin olmama yetiyordu. En basit bir cümleye bile mi susuz kalmıştı bu çiçek? Kimse mi iltifat etmemişti ona, sevildiğini hissettirmemişti?

Ölen nişanlısı, bebeğinin babası düştü ister istemez aklıma. Herifin nasıl bir pislik olduğunu sorguda görmüştüm ama Pınar niye onunla nişanlanmış, evlilik planları kurmuştu? İşte bunu anlamıyordum. Sevmiş miydi, hâlâ seviyor muydu? Yoksa benimki gibi aile baskısı mıydı onu evlenmeye iten?

Bunları daha normal bir zamanda konuşmam gerektiğine karar verip Pınar'ın cevabına odaklandım. "Bana hayran olmanı gerektirecek bir özelliğim yok ki." derken bile o eski özgüveninin nasıl yitirildiğine tanık oldum. İlk tanıştığımdaki Pınar ile uzaktan yakından alakası yoktu artık. O eski ayakları üstünde durabilen, bana kafa tutan güçlü kadın gitmiş, yerine yirmi sene önceki çocuk hali gelmişti sanki.

"Bırak da neye hayran olup olmayacağıma ben karar vereyim Pınar." diyerek elini tuttum ve parmak uçlarına ufak bir öpücük kondurdum. Saklamaya çalıştığı gülümsemesi bundan hoşlandığını ele veriyordu. Hiç vakit kaybetmeden devam ettim.

"Soru cevap yapalım. Ben senin hakkında soru sorayım, sen de benim. Anlaştık mı?"

Başını aşağı yukarı sallayınca gülümsedim.
"En sevdiğin çiçek?"

"Gelincik." dedi bir an bile düşünmeden. Tam neden diyecekken kendisi yanıtladı.

"Çünkü gelincik hassastır, koparıldığında uzun süre yaşamaz. Dokunduğunda bile döker yapraklarını. Onu uzaktan sevmek gerekir, narin davranmak, zarar vermemek."

İçimden tıpkı senin gibi derken gözlerinin dolduğunu fark ettim. Çiçeklerden bahsederken bile hassaslaşması hormonlarıyla mı alakalıydı, yoksa yaşanmışlıkla mı? Soracağım soruyu yine tahmin edip buruk bir gülümsemeyle baktı yüzüme.

"Babam, ben daha çocukken bizi götürdüğü bir piknikte bahsetmişti gelincik çiçeğinden. Koparmak istediğimde beni durdurmuştu.
'Bırak dalında kalsın küçük gelincik, onu kopardığında solup gidecek. Yok olacak.' dediğinde çocukça bir merakla; 'Neden?' diye sordum. Bana hüzünlü hikayeler anlattı o çiçekle ilgili. Kavuşamayan aşıkları çağrıştırdığını söyledi. 'Tıpkı sevdiğine kavuşamayan aşıkların bir müddet sonra boynunu büküp, solmaya, kaderine razı olmaya başlaması gibi bir gelinciği kopardığında da aynısı olur.' dedi. O günden beri ne zaman bir gelincik tarlası görsem gözlerim dolar. Sevdiğine kavuşamayan insanları düşünürüm."

Elimdeki elini hafifçe sıktım gözlerine bakarken. Kirpiklerinde hazır olda bekleyen yaş damlası, yavaşça yanağını ıslattı. Tam o ıslaklıktan öptüm.

"Biz o koparılmış gelincik çiçeği gibi solmayacağız Pınar. Ben, seni toprağından asla söküp almam."

Kollarını doladı boynuma. Bir süre omzumu ıslattı gözyaşları. Babasını hatırladığı için ağlıyordu. Sormadım, sessizce bekledim düzelmesini. Kısa sürede ayrıldı boynumdan.

"Sıra bende, en sevdiğin yemek?" diyerek sanki hiç ağlamamış gibi gülümsemeye çalıştı. Bunu çok sık yaptığını fark ettim. Tüm kederini içine atıyordu, gizli yaşıyordu. Yarasını bir kez kaşısam dökecekti gözlerinden içindeki çağlayanları. Yapamadım. Karnındaki bebek için böylesi daha iyiydi belki de. Ne kadar bunları atlatabilmesi için acıyla yüzleşmesi gerektiğini bilsem de kıyamadım. Pınar'ıma kıyamadım, doğmamış bebeğimize kıyamadım...

Koparılmış Kalpler (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin