Kelimelerin Sırrı 16.Bölüm

188 116 13
                                    

Savaş;

Güne zinde başlamak için korkunç bir çığlıkla uyanmanın yerini hiçbir şey tutmaz sanırım. Rüyamın en tatlı yerinde Pınar'ın yüksek çığlığıyla sıçrayarak yataktan kalktım. Neler olduğunu anlamadan yataktan düşmemek uğruna verdiğim mücadele sonucu Pınar'ın bir kabus görebilmiş olma ihtimali çok geç kafama dank etti. Onun çığlığını duyduğum an aklıma Doktor gelmiş ve kalp krizi eşiğine gelen çarpıntılarımla uyanmıştım.

Neyseki toparlanmam uzun sürmedi. Pınar'ın nefes nefese olan halini görünce hemen komodindeki sürahiden bardağa su doldurup ona uzattım. Titreyen ellerle bardağı alıp bir yudum içse de iyi değildi. Terden alnına yapışan saçlarını arkaya doğru itip onu kollarıma çektim. Hâlâ deli gibi titriyor, gördüğü kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordu. Sakinleştirmek için daha sıkı sarılıp kulağına yanında olduğumu fısıldadım. Bir süredir böyle uyanmadığım için Pınar'ın artık iyileşme sürecine girdiğini düşünmüştüm ama belli ki tedaviye başlamak ve yaşadıklarını doktoruyla paylaşmak ona bu acıları hatırlatıyordu.

On beş dakika kadar kollarımda kaldı. Bir süre sonra farkında olmadan akıttığı gözyaşları bitmiş, nefesi düzene girmiş ve kendine gelmişti. Özür dileyerek kollarımdan uzaklaştı.

"Seni de yine erkenden uyandırdım." dedi resmen kendine sinirlenerek.

"Beni uyandıran hep sen ol be kadın, şu telefon yeni bir cinayet vakasıyla çalmasın yeter."

"İlaçların işe yarayacağını düşünmüştüm. Belki de boşa çabalıyorumdur. O pislik bilinçaltıma öyle yerleşmiş ki bir türlü söküp atamıyorum. Olan da senin uykuna oluyor işte."

"Canım bunlar doğal şeyler. Böyle bir reaksiyon bekliyordum zaten. Bunlar yaşadıklarını kabullenme arifen. Eminim ki bir süre sonra bu kabuslardan eser kalmayacak ve biz bunları gülerek konuşacağız."

"Tabii o zamana kadar biz diye bir şey kalırsa."

Yine depresif moda girmişti ki bu en sevmediğim hali olabilirdi.
Hoş Pınar'ın sevmediğim bir hali yok sanırdım ama bu tavrı gerçekten herkesin sinirini bozacak kadar karamsardı ve onu toparlamak yine bana düşüyordu.

"Niye biz diye bir şey olmasınmış, uyanmam gerekenden kırk dakika daha erken uyandırdın diye mi? Dediğim gibi telefonla uyandırılmaktansa senin tarafından ne şekilde olursa olsun uyandırılmayı tercih ederim Pınar. Biz neleri atlattık sırf bu yüzden mi seni bırakacağımı düşünüyorsun? Ya da daha kötüsü sen mi benden ayrılmayı düşünüyorsun?" Şakayla karışık söylesem de yüzü düştü.

"Ayrılmayı falan düşünmüyorum, sadece ne zamana kadar benim bu saçma kabuslarıma katlanacağını bilemiyorum. Senin yerinde olsam belki de şimdiye çoktan yatakları ayırırdım."

"Sana sarılarak uyumayı istiyorsam çığlığınla uyanmayı da göze almışım demektir güzelim. Sen benim yerime düşünmeyi bırak da erkenden uyandırdığın bu adama neli tost yapacağını düşün. Şimdi farkına vardım ki aç açına uyudum ve midem kazınıyor."

"Tamam o zaman özür kahvaltısı hazırlamaya başlayayım. Bir tostla doymayacak kadar iştahlı bir adam olduğunu biliyorum malum."

Dudaklarına bir öpücük kondurup yataktan ayaklandım. O mutfakta oyalanırken ben de duş alıp kendime gelmeyi düşünüyordum. Bugün uzun bir gün olacaktı ve günün en huzurlu anı da şu dakikalarımdan ibaretti. İyi değerlendirmeliydim yani.

Hızlıca bir duş alıp üstümü giyinmeye başladığımda evi mis gibi tereyağı ve sucuk kokusu sarmıştı bile. Daha yakından koklamak için mutfağa geçtim. Pınar kahve suyunu koymuş, tostu makinaya atmış bir yandan da patates kızartıyordu. Telefonumu salondaki kanepeye atıp mutfağa yöneldim.

Koparılmış Kalpler (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin