Koparılmış Kalpler 3

7.6K 1.7K 1.2K
                                    

Selam canlar, Medyada sizin için bir parça daha var. Lütfen unutmadan oy verip yüzümü güldürünüz :)

Bu arada polis memurumuz farklı bir karakter. Öyle sert mizaçlı, katı birini beklemeyin. Klişelerden uzak durduğumu okudukça fark edersiniz zaten. Savaş'ın böyle içine kapanık, daha naif bir insan gibi görünmesinin sebebini de az çok bu bölümde anlarsınız diye düşünüyorum. O zaman başlayalım, iyi okumalar

Savaş ;
Yalan, pek çok insanın nefret ettikleri listesinde başı çekerken "Ben hiç yalan söylemem." diyen insanın bile yalan söylüyor olması ironik. En basitinden "Nasılsın?" sorusuna kötü bile olsak "İyiyim." diye yanıt veriyoruz ya da saçını yeni kestirmiş kız arkadaşımızın 'Saçım nasıl olmuş?' sorusuna "Güzel." diyoruz mesela.

Bunlar beyaz yalan falan değil, kimse kendini kandırmasın. Yalanı renklerle sınıflandırmak sadece vicdanımızı rahatlatmak için uydurulan bir saçmalık. Sonuçta renkleri fark etmeksizin hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde yalana başvuruyoruz.

Polis olmak da işte bu yüzden zor, bu kadar yalana batmış bir dünyada  doğruların izini sürüyorum. Katilleri değil, ben önce yalanları yakalıyorum.

Aklım yine yalandan nefret etme sebebime gittiğinde başımı iki yana sallayıp yola odaklanmaya çalıştım. Başaramamıştım. Yalan söylendiğini her hissettiğimde çocukluğum canlanıyordu gözümde. Annem hıçkıra hıçkıra ağlıyor ''Sakın sen de baban gibi bir yalancı olma.'' diyordu bana. Babam bir yalancı değil hep kahramanımdı oysa benim. Annemin ne demek istediğini büyüdüğümde daha iyi anlıyordum.

Henüz dokuz yaşımdayken annem babamın kendisini aldattığını öğrenmişti. Hem de benim sayemde. Babam aldattığı kadınla buluşmaya giderken beni parka götürdüğünü söyleyip çıkardı evden. Metresiyle de bu sayede tanışmıştım. Ayça Abla diye bildiğim kadın; kan kızılı saçlara sahip güzel bir kadındı. Lensin ne olduğunu bir gün takmayı unutması sayesinde öğrenmiştim. Onlarla gözlerini yeşil yapıyordu, ben de gözlerimin yeşil olmasını isteyip anneme Ayça Abla'dan bahsedince kıyamet koptu. Babamla ilk kez kavga etmişlerdi. Elbette ilk kez değildir, benim şahit olduğum ilk seferdi  bu. Sebebini sorduğumda annem yalan söylediği için demişti ve o gün kendime söz vermiştim. ''Yalan söylemek yok. ''

Aradan birkaç sene geçtiğinde ise babamı kaybettik. O kadını korumak uğruna kendi canını feda etmişti. O gün yeni bir söz daha verdim karşımda ağlamaktan bitap düşen annemi gördüğümde. Bu saatten sonra o ne derse yapacaktım. Onun mutluluğu için yaşayacaktım. Öyle de oldu, annem hayallerindeki gibi bir çocuk yetiştirdi. Anne sözünden çıkmayan, anlayışlı ve uysal bir çocuk.

Annem bu halimle gurur duyarken ben hep utandım. Etrafımdaki yaşıtlarım gibi olamadığım için hep dalga geçilen taraf olup sustum. Çünkü kavga edemezdim,  küfür edemezdim. Bunların en ufağı bile annemi çıldırtmaya, ''Baban gibi mi olmak istiyorsun Savaş, seni ben böyle mi yetiştirdim?'' diye isyan etmesine sebep oluyordu. Onu o hale getirmektense etrafımdakilerin bana taktığı ''Top'', ''Ezik'' , ''Süt çocuğu'' gibi etiketlere susmayı öğrendim.

Ben sustukça onlar daha çok konuştu. Her gün yeni bir lakapla benimle dalga geçiyor, kavga çıkartmaya çalışıyorlardı. Annemi üzmektense kendime olan saygımı yitirmiş, duyduklarıma kulaklarımı kapatmıştım. Bu o dönemler bir  çocuk için gerçekten çok zordu.

Zorlu geçen lise döneminin ardından ''İnek'' olarak etiketlendiğim üniversite dönemi başladı. Bu dönemlerde kaybettiğim saygınlığımı da yaşım ilerledikçe polislikte bulmuştum. Şimdi ise bambaşka bir Savaş olma yolunda ilerliyordum.

Arabada sessizlik dolu dakikaları keskin bir bıçak gibi bölen Burhan'ın düşünceli sesi oldu.
"Oğlum Savaş, ya kadına gerçekten insan kalbi yolladılarsa?"

Koparılmış Kalpler (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin