Koparılmış Kalpler 35

1.3K 435 64
                                    


Savaş;

Annemle vedalaşıp telefonu kapattığımda Burhan da arabayı park etmiş, dikkatle beni inceliyordu. 

''Hayırdır Burhan, bir şey mi demek istiyorsun?''

''Bu kadar dalga yeter sanırım. Konuya direkt dalıyorum. Nasılsın Savaş? Pınar'ın hamile olduğunu bile bile gerçekten onunla evlenecek misin?'' 

Kaşlarımı çattığımı görünce hemen savunmaya geçti.
"Ben sizi destekliyorum tabii ama bu durum senin için zor olacaktır. Biliyorsun, insanlar konuşur." Derken lafını kestim.

"İnsanların ne dediğini umursuyorum mu sanıyorsun Burhan? Benim için tek bir gerçek var, Pınar'ın mutlu olması. Bu bebek ondan bir parça. Evet zor olacak, herkes sevdiği kadının kendisinden hamile olmasını ister ama yapabileceğim bir şey yok. Olan olmuş, biten bitmiş. Pınar sırf ölen nişanlısından hamile kaldı diye onu terk mi edeyim yani?"

"Hayır, yani terk etme de belki kür-..."

"Lafını bile etme. O canın ne günahı var? Bizler yaptığımız hataların bedelini yaşamak için çırpınan masum bir candan mı alacağız?"

"Hayır da..."  Derken yine izin vermedim cümlesini tamamlamasına.

"Bak Pınar'ı seviyorum. Ondan olacak bebeği de seveceğim. Bu kadar basit ve net. Bu konuyu burada kapat, Pınar'ın kulağına gitmesin. Zaten harap oldu kız."
Kafa sallayınca konu kapandı. Bebek haberine millet benden daha fazla tepki vermişti ve bu sinirimi bozuyordu. Kimi ne ilgilendirirdi ki? Bebeğe rağmen evlenecek miymişim? Kime ne! Pınar'ı seviyordum, en önemlisi de bu değil mi zaten? Ortada bir bebek olmasa da evlenecektim elbet bir gün. Sadece bu kadar yakın tarihte düşünmüyordum.

Burhan'ın bu tavrına olan sinirimi bastırmak için yine içimden ona kadar saymaya başladım. Selma'ya bu öfkemi yansıtmak istemiyordum.

 Arabadan Burhan ile beraber inip adli tıp kapısından geçtiğimizde biraz daha sakinlemiştim. Selma'yı bu sefer ofisinde bulmuştuk. Bilgisayarın başında ekrana odaklanmış, çatılı kaşlarla bir şeyler yazıyordu.

''Selam Selma, nasılsın?'' diyerek girdim ofise. Kapıyı tıklatmıştım ama duymadığı için kapıda selam vermeyi tercih etmiştim.

''Ah Savaş Başkomiserim, iyiyim sağ olun. Siz nasılsınız?''

''Seninle konuşunca çok daha iyi olacağıma eminim.'' dedim ve eliyle yaptığı odaya girme davetini kabul ederek karşısındaki bej renkli deri sandalyeye oturdum.

Burhan da çekine çekine içeri geçip karşımdaki yerini aldı. Nedense Selma ile anlaşamıyordu. Daha doğrusu korkuyordu. Selma, Burhan'ın hareket ve mimiklerinden yalan söylediğinde yakaladığı için onun medyum olduğunu düşündüğünü söylemişti bir keresinde. Hatta belki de büyücü. Israrla Selma'nın aldığı eğitimi anlatsam da kabullendirememiştim Burhan'ı. Hâlâ kadının yanına geldiğinde geriliyordu.

''Geldiğiniz için gerçekten çok mutluyum. Yerinize gelen Necdet Bey tuhaf bir adamdı. Benim yorumlarıma güvenmeyip, Ankara'dan bir adli tıp uzmanının görüşünü de istedi biliyor musunuz? Ciddi güven problemleri olduğunu düşünüyorum. Bunu kendisine söylediğimde ise, beni azarlamaya çalıştı. O yüzden gideceği için memnunum.''

''Ben de diyorum niye merkezdeki herkes bana bu kadar iyi davranıyor. Özlediğiniz için değil de, şükrettiğiniz içinmiş demek ki.''
Gülümsedi. Bu da dediğimi onayladığını gösteriyordu. Boğazımı temizleyip tekrar söze girdim.

"Şu gelen emzik, üzerinde parmak izine rastlandı mı?"

"Oktay onu inceliyor. İlk bakışta görünür bir iz yoktu, üzgünüm. Kısmi parmak izi bulacağımızı da pek düşünmüyorum ama işi şansa bırakmamak lazım. Katilin ne zaman hata yapacağı belli olmaz." Eline masanın üzerinde duran dosyayı alıp, iki sayfasını çevirdi ve yorum kısmına gelince bana uzattı.

Koparılmış Kalpler (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin