Kelimelerin Sırrı 31.Bölüm

148 30 13
                                    

Pınar;

Başlıyordu...
Her şey yeniden başlıyordu. Tam bitti, artık kurtuldum derken tekrar tekrar parçalanıyordu kalbim. Ruhum...

Kırılmadık neyim kalmıştı ki artık? Ne kalbim sağlamdı, ne hayatım. Umutlarım bile paramparçaydı. Ben toplamaya çalıştıkça, yeni hayaller kurmaya gayret ettikçe elimden koparılıp tekrar tekrar alınıyordu.

Aldığım not. Her şeyi yerle bir etmişti. Yaram kabuk bağlamadan aynı yerden yeniden deşilmişti.

O hayattaydı. Bunu tüm hücrelerimde hissediyordum. Yeniden başlayacaktı. Kaldığı yerden devam etmeyecek. Her şeye sıfırdan başlayıp beni tekrar yerle bir edecekti.

Kulağa paranoyakça geldiğinin farkındaydım. Onun ölmediğini bağırıp çağırmak istiyordum ama nafile. Kimse kabul etmek istemiyordu. Benim dışımda herkes öldüğünden adı kadar emindi.
O halde bu not nereden çıkmıştı?

Savaş beni bir çanta gibi taşımaya son vermeyecekti. Selma'nın yanına bırakmış, gitmişti. İç çekerek sağ bacağımı indirdim ve öbürünü kullanarak bacak bacak üzerine attım.  Selma'nın söylediği çaylar yeni gelmişti. Önündeki notları kapatarak çayından bir yudum aldı ve bana döndü.

"Nasıl hissediyorsun?"

Herkesin merak ettiği konu buydu sanırım. Bu cümleyi sık sık duyar olmuştum artık. Cevap olarak yalan söylemeye de alışmıştım. Her zamanki gibi sahici bir gülümseme takınıp "iyiyim." Dedim.

Karşımdaki kadın ikna olmuşa benzemiyordu.

"Bana anlatabilirsin Pınar. İyi bir dinleyiciyimdir."

Sadece omuz silktim. Bunları konuşmak sanılanın aksine bana iyi gelmiyordu. Ben duygularımı aktaracaktım. O da anladığını sanıp bunu dile getirecekti. Oysa nasıl anlayabilirdi ki? Kaç insan bir manyak tarafından böyle takip edilip her şeyini kaybetmenin nasıl bir duygu olduğunu bilebilirdi?

"Sadece merak ediyorum." Diyerek derin bir nefes aldım. Selma tüm odağını bana verdiğinde sözüme devam ettim. "Doktorun ölümü bir düzmece olabilir mi? Yani bunu yapabilir miydi?"

"Ne yazık ki buna net bir cevap veremem. Oktay'dan bahsediyoruz. Uzun bir süre hepimizi ayakta uyuttu. Öldüğünü ispatlatması zor bir iş ama imkansız değil. Özellikle de sisteme ulaşımı olduğunu düşünürsek zor olsa da yapabilir."

"Kemiklerden alınan DNA onunki ile uyuşmuştu ama öyle feğil mi?"

"Bir başkasının DNA sını sisteme işlemiş olmalı. Bunu da öyle hemen yapamaz. Kendi fiziksel özelliklerine uygun, öldüğünde kimse tarafından aranmayacak birini bulması lazım. Eğer ki bunu yaptıysa bu planı çok uzun zaman önce kurmuş olmalı. En ince detayına kadar düşünmüş."

Bunları söylerken bakışlarındaki gizli hayranlık gözümden kaçmamıştı. Belki de zekaya hayran bir kadındı ama bana anlamsız geliyordu. Yani bu kadar insanın ölümüne sebep olmuş bir adama dünyanın en zeki insanı bile olsa asla hayranlık besleyemezdim.

Çalan telefon aramızdaki iletişimi kesmişti. Selma özür dileyerek telefonu yanıtladı. Tekrar bana döndüğünde heyecanlı görünüyordu.

"İstediğim analiz sonuçlanmış. DNA raporunu birazdan fakslayacaklar."

İster istemez heyecanına ben de ortak olmuştum. Gerginlikle faks cihazına bakmaya başladık. Kısa bir bekleyişin ardından cihaz çalışmaya başladı ve merakla beklediğimiz rapor ağır ağır elimize ulaştı.

Selma kağıdı yavaşça eline alıp incelemeye başladığında ben de onu izliyordum. Kaşlarını her çatışında tırnaklarımı kemiriyor, gözlerini kıstığında stresten salladığım bacağımı tırnaklıyordum. Geçmek bilmeyen saniyeler ardından Selma dehşete düşmüş bir şekilde başını kaldırdı. Bana baktığında anlamıştım. Okuduğu şeyler Oktay'ın yaşadığını doğruluyor olmalıydı.

Koparılmış Kalpler (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin