rhapsody in blue

571 85 106
                                    

"you know it's love when all you want is that person to be happy,

even if you're not a part of their happiness."

...


        Ayaklarını okşayan dalgalar ve hafif esintinin eşliğinde yürüyen Marinette,  bakışlarını kaldırıp ileriye baktı. Gece kulüplerinin renkli ışıkları ve balıkçı restoranlarının tabelaları gözüne çarpsa da, seslerini duyamayacak kadar uzaktaydı.


Sahil, gece saatlerinde düşündüğünden çok daha huzurluydu.


        Omzunda hissettiği el ile kafasını Adrien'a çevirdi ve dağınık sarı bukleleri görünce gülümsedi. Basit bir esinti bile genç adamın saçlarını hareket ettirmek için yeterli oluyordu. "Üşümüyorsun değil mi, Mari? Eğer istersen otele geri dönebiliriz."


"Ben gayet iyiyim! Deniz kenarına gerçekten uzun bir süredir gelmemiştim, o yüzden mutluyum."


        Sarışın genç kafasını aşağı yukarı salladı ve tekrardan önüne döndü. Ardından, sanki aklına komik bir şey gelmiş gibi gülmeye başladı. "Ailelerimiz," dedi kahkahalarının eşliğinde. "Sözde iki hafta içerisinde döneceklerdi. Bu gidişle aylarca Amerika'da kalmaları gerekirse şaşırmayacağım."


"Bence Amerika'dan kaçmanın bir yolunu bulurlar."


"Umarım... Eğer gelmezlerse, hayatımda ilk defa ailem olmadan kedi bestelerimin çaldığı bir konsere gitmiş olacağım."


        Duyduğu melankolik cümle üzerine duraksadı ve Adrien'ın koluna girdi Marinette. "Merak etme!" dedi boşta kalan elini havaya kaldırıp. "İkimizin de ailesi geri dönene kadar, birbirimizin ailesiyiz. Ben senin yanında gelirim!"


"Ailelerimiz geri dönünce birbirimizi tanımıyor gibi mi yapacağız?"


         "Hayır!" Genç kız hızla söylenenleri reddetti, ardından kelimelerini toparlamak istercesine gökyüzüne baktı. Birlikte kaldıkları bu birkaç haftada Adrien'a o kadar alışmıştı ki, gerçek ailesinin geri döneceği gerçeğini tamamen unutmuştu.


         "Bunu duyduğuma sevindim Mari. Hayatıma aniden girişini hoşgörü ile karşılamış olsam da, aynı şekilde çıkış yapmanı istemem doğrusu."


        Sarışın genç cümlesini tamamlamak istercesine her zamanki parlak gülümsemesini sunduğunda, aniden duraksadı ve derin bir nefes aldı Marinette. Adrien gülümsediğinde göğsünde hissettiği bu sıcaklığın neye benzediğini sonunda anlayabiliyordu.


       Küçüklüğünde, evlerinin önündeki havuza girdiğinde dakikalarca nefesini tutmaya çalışırdı. Avuçları arasında sıkıca tuttuğu kronometrenin rakamlarına bakar ve ara sıra bakışlarını gökyüzündeki güneşe çevirirdi.


En sonunda, pes edip suyun yüzeyine ulaştığında sıcak yaz güneşi yüzüne dokunup onu gülümsetirdi.

color of the scream [adrienette]✅Where stories live. Discover now