the storm

762 119 151
                                    

        Marinette saçından damlayan suya aldırmadan ilerledi ve elindeki anahtarları yerine astı. Kapı süsünün içinde yedek anahtarlar olduğunu biliyordu, ancak onları böyle bir durumda kullanacağı hiç aklına gelmemişti. Gerçi, hayat asla belli bir çizgide ve tekdüze gitmiyordu ki. Ekstrem koşullara sahip olduğunu kanıtlama çabası içindeki bir çocuk gibiydi.


       Omzundaki yara daha da canını yakmaya başlamıştı ve kanama durmasına rağmen kolunu kullanmakta sıkıntı çekiyordu. Ayrıca eve hızlıca ulaşmaya çalışmış, bu süreçte de koşmayı en mantıklı seçenek olarak görmüştü. Şimdi, nefes almak da problemleri arasına eklenmişti, yine de görmezden gelebilirdi.


Yarın sabah ilk uçakla Çin'e döneceğine yemin etti kendi kendine.


Çin'e dönecek ve bir daha ne olursa olsun bu ülkeye adım atmayacaktı.


      Duyduğu ince ses ile kafasını hafifçe kaldırdı ve kuyruğunu neşe ile sallayan Noir'i gördü. Küçük kedi sanki onu özlemiş gibi zıplıyor ve şaklabanlıklar yapıyordu. Arkasında da sarışın genç duruyordu, yüz ifadesi ev karanlık olduğu için belirgin değildi.


"Marinette, nerelerdeydin tanrı aşkına?"


Sesindeki endişeyi ve doğallığı duymasıyla gözlerinin dolduğunu hissetti genç kız.


       Başına gelenlerin arkasındaki nedeni düşündüğünde, her şey kendi bencilliğine varıyordu. Eğer gereksiz duygu ve düşüncelerinin esiri olmayıp Adrien ile kavga etmeseydi sabah dışarı çıkmamış olurdu. Sabah dışarı çıkmamış olsaydı kaçırılmamış olurdu. Kaçırılmasaydı şu an içinde bulunduğu saçma hali yaşamazdı.


Başına gelenler evrenin onu cezalandırma biçimi olmalıydı.


      Klasik Iphone zil sesini duymasıyla düşünceleri dağıldı, dikkatini tekrardan sarışın gence çevirdi. Bu sırada açlıktan ya da titreyen vücudundan dolayı görüşü gidip gelmiş, tek kolunu duvara yaslamıştı.


"Alo?"


       Sarışın genç bir süre başka bir şey söylemedi ve karşı tarafı dinledi. Telefonun sesi kısık olduğu için kimin aradığını anlaması mümkün değildi Marinette'in. Zaten günün yorgunluğu giderek dizlerini güçsüzleştiriyor ve zihnini bulandırıyordu, yere yıkılmamak için efor sarf etmeye başlamıştı.


      "Tamam, şoförümü alıp geliyorum." dedi genç adam ciddiyetle ve aramayı sonlandırdı. Herhangi bir açıklama yapmak için beklemeden Siri'ye Bay Wordsmith'i aramasını söyledi ve portmantodan ceketini çıkardı. Çıkmak için dış kapıya yönelmişti ki genç kız bileğinden tutarak onu durdurdu.


     Ne söyleyeceğini düşünme fırsatı bulamamış, bu da ortamın sessizleşmesine sebep olmuştu. Ancak Adrien'ın yüz ifadesindeki ani değişim loş ortamda bile belli ediyordu kendini. "Ellerin buz gibi, lütfen kendine sıcak bir şeyler hazırla. Üşütmeni istemem."


"Gitme."


       Yalvarırcasına ağzından çıkan kelime fazlasıyla yabancıydı Marinette için. Normal şartlarda gururu böyle konuşmasına izin vermezdi, ancak bu gece o bile kendi sığınağına kaçmıştı. Beyni korku, endişe ve nefret duygularının etkisi altında çalışıyordu.

color of the scream [adrienette]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin