spring

1K 134 113
                                    

      “Chloe, sana da merhaba.” dedi genç adam, ardından ceketini tutan Marinette’e döndü. Lacivert saçlı kız ani bağırış ile korkmuş ve refleks olarak Adrien’ın arkasına saklanmıştı. “Bu sana bahsettiğim arkadaşım Chloe.”

    
       “Merhaba, ben Marinette.” Yavaşça elini ileriye uzattı ve sarışın kızın tepkisini inceledi. “Ben de Chloe. Fransızcan mükemmel, yoksa Asyalı değil misin?”

“Yarı Çinli-yarı Fransızım.”

       Chloe onaylarcasına başını aşağı yukarı salladı. Ardından konuşmalarını dinleyen Adrien’a çevirdi bakışlarını. “Peki sen? Aylardır evden çıkmadın, korkuttun bizi.”

      “Korkmanıza gerek yok, benim evde kaldığım sürelere alışmadınız mı hala?” diyerek güldü Adrien. Bu sırada iki arkadaş birbirlerine sıkıca sarılmış, lacivert saçlı kızın yüzünde oluşan şaşkın ifadeyi görmemişlerdi.

      Bu yüzden sarılmaları bittiğinde Chloe gülmekten kendini alamamıştı. “Hayatın anlamını bulmaya çalışır gibi bakıyorsun Marinette!” demişti genç kızın yüzünün önünde ellerini sallarken. “Sorun ne?”

“Adrien’ın kendini eve kapatmasının neden normal olduğunu düşünüyordum.” dedi Marinette kafasını yana yatırırken.

“Oh, ona söylemedin mi Adrien?”
“Neyi?

         “Adrien bir kompozitör.” dedi Chloe, mesleği kendi yapıyormuş gibi gururla gülümsemişti. Lacivert saçlı genç kız ise bu Fransızca kelimeyi ilk defa duyuyordu. Bu yüzden gözlerini kısarak kelimenin anlamını düşünmeye başlamış, bu da ortamın sessizleşmesine sebep olmuştu.

      “Zuoqu jia, Marinette.” dedi Adrien genç kızın aklını okumuşçasına.

Marinette ne kadar minnettar olduğunu anlatacak kelime bilgisine sahip olmadığına yemin edebilirdi.

       “Demek bu yüzden piyano çalma saatlerini ayarlamaktan bahsetmiştin! Yeni bir beste üzerinde mi çalışıyorsun? Eve gittiğimizde bana dinletir misin?” diyerek heyecanla gülümsedi genç kız. Hayatında ilk defa müzikle yakından ilişkisi olan birini görüyordu.

      Çin’de zengin aileler çocuklarına küçüklüklerinden itibaren müzik aleti eğitimi aldırıyorlardı. Bu yüzden keman ya da piyano çalan onlarca tanıdığı vardı, ancak kimse gerçek anlamda müziği sevmiyordu. Onlar için bir müzik aletini çalabilmek sadece başarının göstergesiydi. CV’lerinde yer alacak başka bir satırı doldurma görevini üstleniyordu.

         Adrien yüzünde kocaman bir tebessümle kafasını sağa sola salladı. “Olmaz, henüz neredeyse hiçbir şey yazamadım yeni bestem için. Ama hazır olduğunda ilk olarak sana dinleteceğim, anlaştık mı?” Uzattığı serçe parmak Marinette’inki ile buluştu hemen. “Anlaştık!”

        “Ehm, bu güzel anı bölüyorum ama… Eve gitmek falan… ADRIEN YOKSA EVE-“ Chloe konuşmasını tamamlayamadan sarışın genç araya girdi. “Lütfen dur Chloe, aynı şeyi Nino ile yaşadık zaten. Eve kız atmadım, Marinette karşı komşumuzun kızı. Bir süreliğine bizim evimizde kalıyor.”

       Chloe kollarını göğsünde birleştirdi ve güldü. “Peki peki, öyle olsun.” dedi saçını geriye savururken. “Buraya kadar geldiğinize göre özel bir tur verebilirim size. Serginin sahibi en güzel resimlerden birinin güneşte yıpranmasından korktuğu için tabloyu arkadaki hazırlık odasına koydu. Görevlilerden başka kimsenin girişine izin verilmiyor, ama size bir iyilik yapabilirim.”

      Chloe güvenlik görevlilerine selam verdikten sonra hiç bekletmeden ikiliyi sergiye geçirdi. Ardından sağ tarafa doğru bir adım attı ve  Marinette’in kulağına eğildi. “Adrien’ı evden çıkmaya ikna ettiğin için teşekkürler, Mari. Umarım iyi anlaşırsınız.” diye fısıldadı gülümseyerek.

color of the scream [adrienette]✅Where stories live. Discover now