swan lake

551 86 84
                                    

"if it's true that there are as many minds as there are heads, then there are as many kinds of love as there are hearts."

anna karenina-leo tolstoy

...

not:

Zhou Ge: Zhou abi (yaş olarak büyük olduğu için)

...

yazım hataları ve anlaşılması zor cümleler olursa, yorum bırakın lütfen~

...

       Marinette elinde tuttuğu çay dolu kupayı masanın üzerine bıraktı ve kendisine bir sandalye çekti. Karşı caddedeki butiğin ışıkları mutfağı az çok aydınlatıyordu, bu da rahatça hareket etmesi için yeterliydi.


       Adrien'ın önerisi ile marketten "mangolu oolong çayı" almıştı, ve haftalar sonra ilk defa deneme şansını elde ediyordu. Her ne kadar sarışın genç ile birlikte denemek istemiş olsa da, Adrien iyi hissetmediğini söyleyerek kendini piyano odasına kapatmıştı. Dolayısıyla, akşamın 10'unda tek başına karanlıkta oturmuş, çayının içilebilecek kadar soğumasını bekliyordu.


      Ayaklarını karşıdaki sandalyeye koydu ve geriye yaslanarak gözlerini kapattı. Annesi ve babası çok yakında Paris'e dönüyordu, artık kendi evlerinde yaşamaya başlayabilirdi. Bir türlü tam olarak boşaltamadığı bavulunu her gün görmekten sıkılmaya başlamıştı zaten. Hem, Fransız mutfağını çok beğendiği söylenemezdi, Çin'deki sokak yemeklerini bile özlemeye başlamıştı. Bu listeye acılı noodle da dahildi.


       "O zaman sorun ne? Neden kalbimin üzerine fil oturmuş gibi hissediyorum?" diye mırıldandı ve çay kupasını eline aldı. Kendi kendini anlamakta zorluk çekiyordu, şımarık bir kız çocuğu gibiydi. Annesini ve babasını tekrar göreceği için sevinmemişti bile!


       Eşofmanının cebinde duran telefonu çıkardı ve cihazı birkaç kez elinde döndürdü. Ardından, mutfağa girdiğinden beri kaç dakika geçtiğini öğrenmek için ekranı açtı. Ancak ekranda aniden beliren arama bildirimi, saate bakmasını engellemişti.


Zhou Sheng arıyordu.


        Yarım bir şekilde güldü ve aramayı yanıtladı. "Hey, Zhou Ge," dedi hızlıca. "Beni bu kadar çabuk mu özledin? O zaman aramak yerine karşı dairenin kapısını çalabilirsin!"


"Le Chien."


"Ne?"


"O gece eve giren kişiyi buldular, şu an polis merkezinde. Le Chien ismi tanıdık geliyor mu?"


        Genç kız duydukları ile hızla ayağa kalktı ve kararan görüşünden dolayı masaya tutundu. Ardından, söylenen ismin tanıdık olup olmadığını bulmaya çalıştı. Ne Adrien'ın arkadaşları, ne de Fransa'da tanıdığı kimse Le Chien adına sahip değildi.


        "Adrien'a soracağım, seni tekrar ararım." Aramayı kapattıktan sonra hızla mutfaktan çıktı ve koşar adımlarla piyano odasına yöneldi. Ancak aniden kapının çalması ile koridorda duraksayıp arkasına baktı. 

color of the scream [adrienette]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin