letting go

466 91 72
                                    

"how lucky i am to have someone that makes saying goodbye so hard"

...

3000'den fazla yorum... ne söylesem az gelecek sanırım. teşekkür ederim, yaptığınız yorumlar sayesinde bu hikaye uzadı ve hâlâ devam ediyor. sizlere minnettarım!<3

...

       Marinette omzundaki çantayı sitenin bahçesinde bulunan banka bıraktı, bakışlarını batan güneşe çevirdi ve kendisi de oturdu. Zhuo Sheng birkaç metre ötede Adrien'ın ailesi ile görüşüyor, suçlunun bir arkadaşı olduğunu söylüyordu. Sanırım kendisi de aynı şeyi yapmalı, Adrien'a haber vermeliydi.


       Ancak durumu cümlelere dökebilecek kadar iyi olduğunu söyleyemezdi. Sorgu odasındaki sandalyede oturan kişinin, birkaç hafta önce ona bakıp gülümseyen insanlardan biri olduğuna inanmakta hâlâ zorluk çekiyordu. Kendisi böylesine şaşkınken, Adrien'ın haberleri nasıl karşılayacağını düşünmek bile istemiyordu.


Hem, sarışın gencin çözmeye çalıştığı başka sorunlar var gibiydi.


Listeye bir de "hain arkadaşlar" eklemek istemiyordu Marinette.


        Bakışlarını gün batımından çekti ve çantasından telefonunu çıkardı, ardından dedesinin adını görene kadar kayıtlı numaralar arasında gezindi. Büyük ihtimalle Zhou Sheng onu arayıp çoktan haber vermişti. Ancak, kendisi bambaşka bir konu hakkında konuşmak istiyordu.


        "Ben de tam uyumaya hazırlanıyordum, Marinette! İyi zamanlama!" dedi ve neşeyle güldü dedesi. Bu enerjik açılışa rağmen, Marinette her zamanki gülümsemesini yüzüne yerleştirememişti.


Göz kapaklarını hafifçe indirdi, ve derin bir nefes aldı. "Dede, ben Çin'e geri dönmek istiyorum."


        Oluşan sessizlik, dedesinin sakin konuşması ile kısa sürede bölünmüştü. "Ben de sana aynı şeyi teklif edecektim, ancak reddetmenden korkuyordum. Fransa vatandaşlığın yok, ve orada kaldığın sürece hep sorunlarla karşılaşacaksın. Üniversiteyi Çin'de okuman en iyisi gibi görünüyor."


         Zhou Sheng aramayı kapatınca genç kıza döndü, ancak telefonla görüştüğü için ses çıkartmadan beklemeye başladı. Dışarıda hafif bir rüzgar esiyordu, Ağustos ayında karşılaşabilecekleri en serin havalardan biriydi. Ve dışarıda oturmak, eve kapanmaktan çok daha cazip bir seçenekti Marinette için.


        "Üzgünüm," dedi dedesinin devam etmesini beklemeden. "buraya geldiğimden beri neredeyse her hafta Çin'e dönmek istiyorum diyerek seni aradım. Aslında, Fransa da oldukça güzel bir yer, bir sürü müze ve sergi var... Eminim güzel üniversiteleri de vardır. Hem, Adrien da çok iyi biri ve onunla gerçekten eğlendim."


        Aramanın öbür tarafından dedesinin sesli bir şekilde nefes alıp verdiğini duyabiliyordu. "Seni kaçıran kişilerden biri Adrien'ın arkadaşıydı. Belki de... o da bu işin içerisindedir."


"İmkanı yok."


"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

color of the scream [adrienette]✅Where stories live. Discover now