neighbor's piano

492 92 105
                                    

"i'd like to laugh with you for the rest of my life."

...

        Elinde duran siyah çay dolu kupaları sehpaya bıraktı ve Adrien'ın yaralı olmayan koluna vurdu. "Yana kay," dedi sahte bir sinirle. "Tüm koltuğu kaplıyorsun resmen... Nezaket kurallarına ne oldu?"


       Sarışın genç tek kelime etmeden duruşunu düzeltti ve koltukta sola doğru kaydı. Her ne kadar cevap vermemiş olsa da, yüzünde oluşan kısa süreli gülümseme Marinette'in gözünden kaçmamıştı. Bu yüzden, içten içe kendisi ile gurur duymuştu.


       Kendi düşüncelerini fark edince kafasını sağa sola salladı ve yanağına hafif bir tokat attı. Şu an mutlu olmanın ya da küçük şeyleri büyütmenin vakti değildi. Yapacakları bu konuşma onun Çin'e tek taraflı bilet alması ile sonuçlanabilirdi sonuçta.


Bu işi ciddiye almalıydı-


Ama Adrien kendisine böyle merakla bakarken ne kadar ciddi olabilirdi ki!?


         Sehpadaki kupaları tekrar eline aldı ve birini Adrien'a verdikten sonra geriye yaslandı. Ardından, Adrien'ın çaydan bir yudum almasına izin vermeden, bakışlarını ona çevirdi. "Adrien, sana çıkma teklif ettiğim için garip hissediyor musun?"


        Sarışın gencin yüzündeki dehşete düşmüş ifade, kesinlikle Louvre Müzesi'nde sergilenebilecek kadar ayrıntılı bir şaheserdi.  Bu soruyu duymayı beklemediği her hâlinden belli oluyordu. Yine de yumruk yaptığı eline ve titreyen dudağına bakılırsa, Marinette hedefi tam on ikiden vurmuştu.


          Herhangi bir cevap alamayınca koltukta geriye yaslandı ve gözlerini sıkıca kapattı. "Özür dilerim," dedi hızlıca. "Güzel giden arkadaşlığımıza rağmen, bencilce davrandım ve aşk itirafında bulundum. Sanırım bunun seni rahatsız edebileceğini tahmin etmem gerekirdi. Ayrıca, senin fikrini bile sormadan evinde kalmaya devam ettim."


        Sarışın gencin yüzündeki ifadeyi anlayabilmek oldukça zordu. Sanki hem gülmek hem de bağırmak istiyor gibiydi, aynı zamanda kaşları sinirle çatılmıştı. Yine de, dudaklarından tek bir kelime bile çıkmıyordu. 


         "Eğer şu an zamanda geriye gidebilseydim," diyerek devam etti Marinette. Artık bir kere konuşmaya başlamıştı, ve söyleyeceği her şeyi tamamlamadan durmak istemiyordu. "Yemin ederim, o sahilde sana duygularımı söylemezdim. Her şeyin daha farklı olması için uğraşırdım. Ama ne yazık ki, yaptığım şeyler hakkında pişmanlık duymaktan ve ders çıkarmaktan başka yapabileceğim bir şey yok."


"Yani... bana aşık olduğun için pişman mısın?"


        Adrien'ın kurduğu ilk cümleye karşı önce güldü, ardından şaka amaçlı bir omuz attı. "Saçmalama," dedi melankolik bir ses tonuyla. "Pişman olduğum şey sana karşı olan duygularım değil. Sadece, eğer onları dile getirmeseydim benim yanımda eskiden olduğu gibi rahat davranmaya devam edebilirdin. Arkadaşlığımız, benim duygularımın karşılık bulmasından daha değerli."

color of the scream [adrienette]✅Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin