.14.

326 26 4
                                    

İlk bölümler çok acemiliğime gelmiş, kusura bakmayın geri dönüp düzenliyorum. (11/05/22)

Tae:
Ben bir saat sonra öğle arasına çıkıyorum
(11:03)
iletildi

Dün akşam haber vermemi istemiştin
(11:15)
iletildi

Yarım saat sonra

Kook:
Bir görüşmedeydim Tae afedersin cevap yazamadım
Tam 11 de ordayım
Yani 12 de demek istemiştim
Görüşürüz
iletildi

Kafedeki sabah yoğunluğu biteli bir saat oluştu neredeyse. İnsanların işe gidiş ve işten dönüş saatleri ile öğleden sonraki 2 saat aşırı yoğun olurdu genellikle kafe. Onun dışındaki saatlerde de boş kaldığı olmazdı gerçi. Şehrin en işlek yerlerinden birinde en popüler mekanlardan biriydi sonuçta. Etrafı ofislerle dolu iş merkezleriyle çevriliydi.

Taehyung kapıdan giren müşteriye baktı. Beklediği kişi değildi, saate baktı. 11:55

Telefonunu yine durup dururken kapandığı için ofiste şarja takmak zorunda kalmıştı. Jungkook'un attığı cevap mesajından haberi yoktu Taehyung'un, merak ediyordu ama diğer personel arkadaşı henüz mesaiye başlamadığı için kasa bölümünü boş bırakıp telefonuna bakmaya gidemezdi.

Gelen müşteriyle gülümseyerek ilgilendi. Orta yaşlı kadının kartını ve büyük boy bardağını uzatırken kapının tekrar açıldığını farketti. Jungkook gelmişti, gülümseyerek selamladılar birbirlerini.

"Biraz bekler misin, diğer personelin yerimi alması gerekiyor."

"Tabi sorun değil."

Bir kaç dakika sonra gelen personel kasadaki yerini aldığında Taehyung, sandalyesinde oturan Jungkook'a dönerek "geliyorum şimdi" dedi.
Ofisten telefonunu alıp müdürüyle kısa bir konuşma yaptıktan sonra, personel bölümünden kafenin içine geçti.

Üzerindeki önlüğü çıkarınca zengin ve gösterişli müşterilerden sadece zerafeti ile ayrışıyordu şimdi Taehyung.

"Molan kaç dakika" diye sordu diğeri gözlerini ayıramadığı güzellikle afalladığını gizlemeye çalışarak.

"Normalde yarım saat ama bugünlük bir saat."

Çok mutlu olmuştu Jungkook. Uzun zamandır özlediği bir duyguydu bu, Taehyung onu önemsemişti. Öyle olmasa molasını bir saate uzatmazdı değil mi?

"Öyleyse gidelim."
"Peki."
Arabaya ilerlemişlerdi birlikte, nereye diye sormamıştı bile Taehyung. Yol kenarındaki sandviç arabasının önünde yavaşlamışlardı, arabaya servis yapılan bölümde önlerinde bir araç vardı.

"Neli istersin?"
"Gerek yoktu..."
"Öğle molandasın Tae, yemek yemen lazım. Ayrıca ben de çok acıktım."
"Peki öyleyse kendine aldığından al farketmez."

Jungkook siparişi verirken en büyük seçim istemişti hepsini ve eklemişti:
"Biri tam acılı diğeri acısız olsun."

"Hatırlamasına mı yoksa önemsemesine mi daha çok şaşırmalıyım" diye geçirdi içinden Taehyung. Gözlerinin içi gülüyordu.

Siparişleri alıp arabayı sahile yakın, manzaralı bir yere çekmişti Jungkook.
Jungkook'un teklifi üzerine önce yemeklerini yemişlerdi. Aslında söylediği kadar aç değildi ya da heyecandan iştahı kaçmıştı ama Taehyung'un kendisi yüzünden aç kalmasını istemezdi.

Yola çıktıklarında molasının bir saat olduğunu öğrendiğinde sorun olup olmayacağını sormuştu o da "Aslında öğleden sonra bir yarım saatlik daha molam vardı, ben iki molayı birleştirdim. Personel genellikle bir işi olduğunda yapabiliyor böyle şeyler, sorun olmuyor pek fazla, benim de her zaman kullandığım bi şey değil zaten." diye uzun uzun anlatmıştı.

Ashes of Mine - TaekookWhere stories live. Discover now