.56.

180 24 23
                                    


Jungkook'un gidişinin ardından tam dört gün geçmişti.

O gün Taehyung, güvenlikli sitede Yoongi'ye komşu evde kalmayı kabul ettiğinde Jungkook vakit kaybetmeden, eşyalarını alması için Taehyung'u evine götürmüş, sonra da kendi evine getirmişti.

Evin küçük detaylar dışında ruhu yoktu. Taehyung hemen farketmişti ev sahibinin burda gerçekten zaman geçirmediğini.

Ev sahibinin olmadığı yerde belirsiz bir süre misafir olarak kalacak olmanın gerginliği ile, bu yabancı mekandaki ilk gecesinde YoonMin çifti yalnız bırakmamıştı Taehyung'u.

Jungkook önce hyungu ile biraz iş konuşmuş sonra da ev ile ilgili bir kaç şeyi Taehyung'a anlatıp, sıkı sıkı sarılıp ayrılmıştı ordan. Annesiyle yaşadığı eve giderek küçük bir çanta hazırlamış ve havalimanına doğru yola çıkmıştı.

Her gün görüntülü konuşmayı ihmal etmemişlerdi Taehyung ile. Kilometrelerce uzaktaki beden, ruhunun orda onunla olduğunu hissettirmeye çalışmıştı her konuşmada. Taehyung'un misafir olarak hissetmemesi için elinden geleni yapıyordu.

Her ne kadar lüks ev ruhsuz denecek kadar yaşanmışlıktan noksan olsa da garip bir şekilde Taehyung'un konforu için bir çok şey düşünülmüştü. Çarşaflar ve nevresimler Taehyung'un kendi evinde de kullandığı deterjanla yıkanmış, banyoya Taehyung'un hassasiyetine uygun bakım ürünleri yerleştirilmiş ve hatta içki dolabında yine Taehyung'un alerjisine uygun iki şişe şarap en ön rafta hazır edilmişti.

Lansman gecesi ve ertesi gün yaşananlar düşünülünce, Jungkook'un 'burda kal' teklifi anlık gelişmişti, şüphesi yoktu Taehyung'un ama yine de bu kadar detayın ne ara hazırlandığını merak etmeden duramıyordu.

"Döndüğünde sormalıyım" diye geçirdi içinden Taehyung, dikkatle incelediği şişeden başka bir kadeh daha doldururken.

Saat nerdeyse gece yarısı olacaktı ve günün tarihi döndüğünde Jungkook'un resmen doğum günüydü. Taehyung elindeki telefonda mesaj kısmına girip yazdığı metne baktı önce sonra da iki dakika kaldığını gösteren saate.

Gönder simgesine dokunmadan önce o anda aklına gelen şeyle bir 'şerefe selfisi' çekmişti Taehyung.

Elindeki şarap dolu kadehi zarifçe yükselttiğinde yanaklarındaki pembelikler  ve naif bir tatlılıkla bakan gözleri bunun ilk kadehi olmadığını bağırıyordu.

Çektiği bir kaç kare arasından kendince daha az kötü olanı seçmiş ve önce az önce yazdığı metni hemen ardından da fotoğrafı göndermişti.

Tae:
Orada henüz saatler var ama burada şimdi doğum günün.
Doğum günün kutlu olsun.
(00:01)

Ekrandaki çift tik bir süre daha maviye dönmediğinde, Taehyung aklına dolan şarkı ile playlistine girip, sesi tüm salona yayacak olan düğmeye dokunmuştu. Buram buram 90lar kokan şarkı ile kadehini fondip yaparken, şarabın bu şarkıya ne kadar yakıştığını farketmesi zor olmamıştı.

'Bunu daha sık tekrarlamalıyım' diye yazısız bir not düşerken zihnine, çıplak ayakları düşüncelerinden bağımsız asıl ev sahibinin yatak odasına doğru götürdü onu. Giyinme dolabına yöneldiğinde aklındaki tek şey özlediği adamın tanıdık kokusuna sahip her hangi bir kumaş parçasıydı. Ama küçük bir oda büyüklüğündeki dolap tamamen Jungkook kokuyordu. Hiç birine dokunmaya kıyamadı Taehyung o gece. Telefonun şarjı bitene kadar salonda aynı şarkı dönüp dururken o, içini dolduran erkeksi kokunun kucağında bir kez daha uykuya teslim etti kendini.

Telefonun az olan şarjı bitmeden hemen önce Jungkook cevap yazmıştı Taehyung'a ama o bunu ancak ertesi gün öğlene doğru bilebilecekti.

Kook:
Teşekkür ederim.
Önemli bir görüşmeye girmek üzereyim. Çıktığımda büyük ihtimalle uyumuş olursun o yüzden yarın ararım.
(00:38)

Ashes of Mine - TaekookWhere stories live. Discover now