.61.

216 24 7
                                    

O gün kahvaltıdan sonra kuruldukları koltukta dip dibe saatler geçirmişti Taehyung ve Jungkook.

Film izlerken dizlerine uzanan adamın saçlarında ve yanaklarında parmaklarını özgürce gezdirmenin tadını çıkarmıştı biri. Diğeri ise bir kez daha film bitmeden o tanıdık kokunun hakimiyetine bırakmıştı zihnini ve ruhunu. Yorgun bedeni uykuya dalmak için hiç tereddüt etmemişti.

Saatler sonra Taehyung uykusundan mırıldanarak uyandığında kendisini izleyen genç ve aşık adama bakarken kuruyan dudaklarını yaladığının farkında bile değildi.

"Mmmmhh"

"Bu bir teklif mi?"

"Ne teklifi Kook?" Uykulu sesiyle konuşmaya zorlandığında diğeri ilginç bir şekilde fazlasıyla enerjik ve oyuncuydu.

"Seni öpmem için?"

Taehyung utanarak hayretle doğrulmuştu yerinde, kocaman açılmış gözleri diğerinin karalarında gezinirken söyleyecek bir şey bulamadığı her halinden belli oluyordu.

"Aaah, Tae böyle yapma ama dayanamıyorum."

Jungkook dişleri arasından çektiği nefesin hemen ardından sızlanarak kurmuştu cümlesini ve bir yandan da koltukta az önce Taehyung'un aralarına koyduğu mesafeyi kapatmıştı ani atik bir hareketle.

"N-ne? Ne yapıyorum ki?"

Jungkook, abur cuburlara bakan aşırı iştahlı ama diyetteki bir çocuk gibi bakıyordu karşısındakine, ısırıp ıslattığı dudakları; ne kadar utanıyor olsa da Taehyung'un bakışlarını çekiyordu kendine.

"Böyle işte! Utanınca bu kadar sevimli olman büyük haksızlık! Tutamıyorum kendimi."

Taehyung kısa bir süre süzmüştü karşısındaki adamı konuşmadan önce. Evet ilişkilerinin adını koymak için bir teklif beklediğini söylemişti ama içten içe gerek olmadığını düşünüyordu.

Birliktelerdi işte. Sevgililerdi. İlişkilerinin adı konuşulmamış olsa da gerek bile yoktu ki...

"Tutmanı isteyen kim?"

"Ah tanrım! İşte buna da dayanamıyorum. Böyle bir anda o utangaç halinden çıkıp... böyle bakıyorsun ya..."

"Nasıl bakıyor muşum?"

"Böyle işte..."

Taehyung tek kaşını kaldırıp, cesurca bakıyordu karşısındakine. Dudakları da çizgi şeklinde tek tarafa kıvrılmıştı. Diğerinin gözünde cesur göründüğünü biliyordu o anda ama kendisi bu cesaretin kaynağını her an utanma duygusuyla değiştirebilirdi kendi derinliklerinde.

Bir an önce karşısındakinden bir adım bekliyordu çünkü bırakın o adımı atmayı, bakışlarını daha fazla öyle ciddi ve kendin emin tutması bile çok zordu.

Jungkook farketmişti karşısındakinin oyuncu tavrını ve aksini yapmak için yanıp tutuşsa da beklemeye devam etmişti. Saniyeler hızla birbirini kovalarken alt dudağına işkence edip sırıtmaya başlamıştı şimdi de.

Keyifli bir oyunun içine çekmişlerdi birbirlerini ıslak bir öpüşmeden hemen önce... ikisi de istiyordu, ikisi de bekliyordu, ve sonra ikisi de gülümsüyordu ciddiyetlerini kaybedip.

Gülümsemeleri Taehyung'un gardını düşürüp ciddiyetini kaybetmesi ve kare gülümsemesini büyüterek neredeyse kahkaha atmasına dönüştüğünde diğeri memnuniyetle izlemişti kazandığı bu büyük zaferi.

"Bayılıyorum bu hallerine... gülüşün dünyanın en güzel şeyi gibi... ve, bunun sebebi olmama izin verdiğin için teşekkür ederim Tae."

Taehyung'un kahkahası duyduğu şeylerle yavaşça azalıp sessizliğe bırakmıştı yerini. Karşısındaki adamın kelimeleri, sesi, bakışları... her şeyi içine işliyor ve dokunduğu her yere baharı getiriyordu sanki takvimlerin aksine.

Ashes of Mine - TaekookWhere stories live. Discover now